God tur.
İyi yolculuklar.
Du burde ikke spise her.
Burada yememelisin.
Det skjedde ganske nylig.
O, oldukça yakın zamanda oldu.
Denne blomsten er gul, men alle de andre er blå.
Bu çiçek sarı, ama diğer tüm çiçekler mavi.
Han liker appelsiner.
O portakalı sever.
John bor i New York.
John New York'ta yaşıyor.
Godt nytt år!
Mutlu yıllar!
Jeg kjeder meg.
Sıkıldım.
Jeg solgte den for ti dollar.
Onu on dolara sattım.
Hagen er bak huset.
Bahçe evin arkasında.
Dette hotellet har et treningsstudio og et badebasseng.
Bu otelin bir spor salonu ve bir yüzme havuzu vardır.
Jeg vil gjerne ha to enveisbilletter fra A til B.
Tek yönlü bilet istiyorum A'dan B'ye.
Latin er et evigvarende språk.
Latince sürekli bir dildir.
Tom så salgsautomater overalt når han besøkte Japan.
Tom Japonya'yı ziyaret ettiğinde her yerde otomatik satış makinaları gördü.
Tom så den filmen sist sommer.
Tom o filmi geçen yaz gördü.
Denne boken virker interessant.
Bu kitap ilginç görünüyor.
Hun helte melk i koppen.
O, sütü bardağa doldurdu.
Ingen var der bortsett fra meg.
Benim dışımda orada kimse yoktu.
Hva skylder jeg Tom?
Tom'a ne borçluyum?
Jeg ringer ham hver dag.
Ona her gün telefon ederim.
Jeg har forklart det til Tom.
Tom'a onu açıkladım.
Faren min har en bra jobb.
Babamın güzel bir işi var.
Titanic traff et isfjell.
Titanik bir buzdağına çarptı.
Tom ville være der.
Tom orada olmak istedi.
Tom kysset deg, ikke sant?
Tom seni öptü, değil mi?
De hater edderkopper.
Onlar örümceklerden nefret eder.
Må vi virkelig gjøre det?
Gerçekten onu yapmak zorunda mıyız?
Hvorfor så jeg ikke det?
Onu neden görmedim?
Jeg vil ikke snakke om Tom.
Tom hakkında konuşmak istemiyorum.
Dette er Copacabana!
Burası Copacabana!
Jeg er Toms kone.
Ben Tom'un eşiyim.
Jeg var ikke forsiktig.
Dikkatli değildim.
Hvor er treet?
Ağaç nerede?
Denne boken virker interessant.
Bu kitap ilgi çekici görünüyor.
Jeg vil ikke se på tv.
Televizyon izlemek istemiyorum.
Jeg så fram til dette.
Buna can atıyordum.
Både Tom og Mary sjekket sine egne klokker.
Hem Tom hem de Mary kendi saatlerini kontrol ettiler.
De ville straffe meg.
Onlar beni cezalandırmak istedi.
Dette er ikke den eneste nøkkelen.
Bu tek anahtar değil.
Tom så meg ikke.
Tom beni görmedi.
Hvorfor spiser du ikke?
Niye yemiyorsun?