# ms/ted2020-10.xml.gz
# tr/ted2020-10.xml.gz


(src)="1"> Dengan kerisauan yang sewajarnya tentang AIDS dan selesema burung -- dan kita akan dengar tentang hal itu daripada Dr. Brilliant yang hebat kemudian nanti -- saya mahu berbicara tentang wabak lain , iaitu penyakit kardiovaskular , diabetes , darah tinggi -- kesemuanya boleh dicegah sepenuhnya bagi sekurang-kurangnya 95 peratus jumlah orang hanya dengan mengubah diet dan gaya hidup .
(trg)="1.1"> AIDS ve kuş gribi hakkındaki tüm haklı kaygılarımızın ötesinde , -- ki bu konuda parlak Dr. Brilliant bize bugün daha ayrıntılı bilgi verecek -- bir diğer pandemik salgından , kalp hastalıklarından , şeker hastalığı ve tansiyondan bahsetmek istiyorum .
(trg)="1.2"> Bunların hepsi insanların % 95 'inde , sadece yaşam tarzı ve beslenme alışkanlıklarının değiştirilmesiyle tamamen önlenebilir .

(src)="2.1"> Apa yang terjadi ialah wujudnya globalisasi penyakit yang sedang berlaku , yakni orang sudah mula makan seperti kita , dan hidup seperti kita dan mati seperti kita .
(src)="2.2"> Dalam satu generasi , misalnya , Asia berubah daripada mempunyai antara kadar terendah bagi penyakit jantung , obesiti dan diabetes kepada antara yang tertinggi .
(src)="2.3"> Dan di Afrika , penyakit kardiovaskular sebanding dengan kematian disebabkan HIV dan AIDS di kebanyakan negara .
(trg)="2.1"> Bizler burada , hastalıkların küreselleşmesine tanık oluyoruz .
(trg)="2.2"> Diğer toplumlar bizim gibi beslenmeye , yaşamaya ve ölmeye başladı .
(trg)="2.3"> Ve örneğin Asya bir tek kuşağın yaşam süresinde , kalp hastalığı , şişmanlık ve şeker hastalığında en düşük oranlardan en yüksek oranlara vardı .
(trg)="2.4"> Afrika 'da , birçok ülkede , kalp hastalıklarından ölüm sayısı AIDS ve HIV nedeni ile olan ölümlere artık eşit .

(src)="3"> Jadi ada suatu ruang kesempatan yang kritis yang perlu kita buat perubahan penting yang boleh benar-benar mempengaruhi hidup jutaan orang , dan mengamalkan perubatan pencegahan pada skala global .
(trg)="3"> Gerçek anlamda milyonlarca insanın yaşamına önemli değişiklikler getirebilme ve küresel çapta koruyucu hekimlik konusunda bir fırsat penceresi ile karşı karşıyayız .

(src)="4"> Penyakit jantung dan pembuluh darah masih membunuh lebih ramai orang - bukan saja di negara ini , tapi juga di seluruh dunia -- daripada semua yang lain digabungkan , namun begitu ia boleh dicegah sama sekali bagi hampir semua orang .
(trg)="4"> Kalp ve damar hastalıkları yalnızca Amerika 'da değil , tüm Dünya 'da hemen hemen herkes için tümüyle önlenebilir olmasına rağmen , her şeyden çok insan öldürüyor .

(src)="5.1"> Bukan saja boleh dicegah , ia sebenarnya boleh dipatahbalikkan .
(src)="5.2"> Selama hampir 29 tahun yang berlalu , kita telah dapat menunjukkan bahawa hanya dengan mengubah diet dan gaya hidup , dengan menggunakan pengukur yang canggih , mahal , terkini untuk membuktikan betapa berkesannya usaha yang sangat mudah , sederhana dan murah ini .
(src)="5.3"> Arteriografi kuantitatif , sebelum dan selepas setahun , dan imbasan PET kardium .
(trg)="5.1"> Yanlızca önlenebilir değil , aynı zamanda geriye çevrilebilirler .
(trg)="5.2"> Neredeyse 29 yıldır kolayca beslenme alışkanlıkları ve yaşam tarzını değiştirerek , pahalı , yüksek teknoloji ürünü olan ölçümlerle bu basit düşük maliyetli ve çok gelişmiş olmayan teknolojilerin ne kadar güçlü olduğunu kanıtlıyoruz .
(trg)="5.3"> Bir yıl önce ve sonra , arteriyografi değerleri ve kalp PET göstergeleri .

(src)="6"> Kami telah tunjukkan beberapa bulan lalu -- kami terbitkan kajian pertama yang menunjukkan anda sebenarnya boleh hentikan atau mematahbalikkan penularan kanser prostat dengan membuat perubahan dalam diet dan gaya hidup , dan 70 peratus pengurangan dalam pembesaran tumor , ataupun menghalang pembesarannya , berbanding dengan 9 peratus dalam kelompok kawalan .
(trg)="6"> Birkaç ay önce , prostat kanserinin beslenme alışkanlıklarını ve yaşam tarzını değiştirerek durdurulabileceğini veya iyileştirilebileceğini , tümör büyümesinde % 70 oranında azalma sağlanabileceğini -- kontrol grubunda bu oran sadece % 9 idi -- gösteren ilk çalışmayı yayınladık .

(src)="7"> Dalam spektroskopi MRI dan MR ini , aktiviti tumor prostat ditunjukkan dalam warna merah -- anda boleh lihat ia berkurangan selepas setahun .
(trg)="7.1"> Ve burada MRI ve MR spektroskopileri , prostat tümörünün aktivitesi kırmızı ile gösterilmiştir .
(trg)="7.2"> Bir sene sonra küçüldüğünü görebilirsiniz .

(src)="8.1"> Kini wujud pula wabak obesiti .
(src)="8.2"> Dua pertiga daripada orang dewasa dan 15 peratus kanak-kanak .
(src)="8.3"> Apa yang amat merisaukan saya ialah diabetes telah meningkat 70 peratus dalam 10 tahun yang lalu , dan ini mungkin generasi pertama di mana jangka hayat anak-anak kita lebih singkat daripada kita .
(src)="8.4"> Itu amat menyedihkan , dan ia boleh dicegah .
(trg)="8.1"> Ve şimdilerde obez salgını var .
(trg)="8.2"> Yetişkinlerin üçte ikisi ve çocukların % 15 'i .
(trg)="8.3"> Beni asıl endişelendiren şey , şeker hastalığının son 10 yılda % 70 artmış olması ve bu belki de ilk defa bizim yaşadığımızdan daha kısa süre yaşayacak çocukların nesli olacak .
(trg)="8.4"> Bu çok acıklı ve önlenebilir .

(src)="9.1"> Ini bukanlah laporan pilihanraya , ini adalah jumlah rakyat - bilangan rakyat yang obes mengikut negeri , bermula dari ' 85 , ' 86 , ' 87 -- ini adalah dari laman web CDC -- ' 88 , ' 89 , ' 90 , ' 91 -- anda dapat lihat kategori baru -- ' 92 , ' 93 , ' 94 , ' 95 , ' 96 , ' 97 , ' 98 , ' 99 , 2000 , 2001 -- ia semakin teruk .
(src)="9.2"> Keadaan kita semacam makin merosot .
(src)="9.3"> Apa yang boleh kita buat tentang hal ini ?
(src)="9.4"> Anda tahu , diet yang kami dapati boleh mematahbalikkan penyakit jantung dan kanser adalah diet orang Asia .
(trg)="9.1"> Bunlar , oy sonuçları değil .
(trg)="9.2"> Bunlar , eyaletlere göre obez olan insanların sayısı ' 85 , ' 86 , ' 87 'den başlayarak , bunlar CDC 'nin websitesinden ' 88 , ' 89 , ' 90 , ' 91 , ve yeni bir kategori geliyor ' 92 , ' 93 , ' 94 , ' 95 , ' 96 , ' 97 , ' 98 , ' 99 , 2000 , 2001 -- ve daha da kötüleşiyor .
(trg)="9.3"> Sanki geriliyoruz .
(trg)="9.4"> Şimdi bununla ilgili ne yapabiliriz ?
(trg)="9.5"> Evet , kalp hastalıklarını ve kanseri iyileştiren diyet , Asya diyeti .

(src)="10"> Tapi orang Asia sudah mula makan seperti kita maka sebab itulah mereka sudah mula berpenyakit seperti kita .
(trg)="10"> Ama Asya 'daki insanlar bizim gibi yemeye başladılar , bu da bizim gibi onların da hasta olmalarının sebebi .

(src)="11.1"> Jadi saya sedang berkerjasama dengan banyak syarikat makanan besar-besar .
(src)="11.2"> Mereka boleh menjadikannya seronok , seksi , hebat , segar dan mudah untuk makan makanan yang menyihatkan , misalnya -- saya mempengerusikan lembaga penasihat bagi McDonald 's , PepsiCo , ConAgra , Safeway , dan tidak lama lagi , Del Monte , dan mereka mendapati bahawa ini satu perniagaan yang baik .
(trg)="11.1"> Birçok sayıda büyük yemek firmaları ile çalışmaktayım .
(trg)="11.2"> Onlar sağlıklı besinleri eğlenceli , çekici ve kıtır kıtır yapabilirler .
(trg)="11.3"> McDonald 's 'ın , PepsiCo , ConAgra ve Safeway 'in danışmanlar kurulunu yönetiyorum ve çok yakında Del Monte 'nin .
(trg)="11.4"> Bunu iyi bir iş olarak görüyorlar .

(src)="12.1"> Salad yang anda lihat di McDonald 's datangnya daripada usaha ini -- mereka akan menghasilkan salad Asia .
(src)="12.2"> Di Pepsi , dua pertiga daripada pertumbuhan hasil datang daripada makanan mereka yang lebih baik .
(trg)="12.1"> McDonald 's 'ta gördüğünüz salatalar çalışmamızdan geldi -- yakında Asya Salatası 'nı menülerine ekleyecekler .
(trg)="12.2"> Pepsi 'nin gelirlerindeki büyümenin 3 'te 2 'si daha iyi yemeklerden kaynaklanıyor .

(src)="13.1"> Jadi jika kita boleh buat begitu , maka kita membolehkan sumber digunakan untuk membeli ubat-ubatan yang amat diperlukan bagi merawat AIDS , HIV dan malaria dan untuk mencegah selesema burung .
(src)="13.2"> Terima kasih .
(trg)="13.1"> Ve eğer bunu yapabilirsek , AIDS ve HIV ve sıtmanın tedavisi ve kuş gribinden korunmak için gereken ilaçları alarak kaynakları ulaşılabilir hale getirebiliriz .
(trg)="13.2"> Teşekkürler .

# ms/ted2020-1042.xml.gz
# tr/ted2020-1042.xml.gz


(src)="1.1"> Jadi , saya mulakan dengan ini : Beberapa tahun lalu , seorang perancang acara menelefon saya kerana saya akan menyampaikan satu ucapan .
(src)="1.2"> Beberapa tahun lalu , seorang perancang acara menelefon saya kerana saya akan menyampaikan satu ucapan .
(src)="1.3"> Dia kata , " Saya sedang terkial-kial mencari bahan tulisan tentang anda bagi mengisi lembar iklan . "
(trg)="1.1"> Şöyle başlayayım : birkaç yıl önce bir organizatör beni aradı çünkü bir konuşma yapacaktım .
(trg)="1.2"> Aradı ve şöyle dedi :

(src)="2.1"> Dia kata , " Saya terkial-kial mencari bahan tulisan tentang anda bagi mengisi lembar iklan . "
(src)="2.2"> Dia kata , " Saya terkial-kial mencari bahan tulisan tentang anda bagi mengisi lembar iklan . "
(trg)="2"> " Broşürde seni nasıl tanıtacağım konusunda zorluk yaşıyorum . "

(src)="3.1"> Saya terfikir , " Apa yang susahnya ? "
(src)="3.2"> Dia kata , " Saya pernah lihat anda berucap ,
(trg)="3.1"> Ben de " Niye , zorluk nedir ? " diye düşündüm .
(trg)="3.2"> Dedi ki , " Seni konuşurken dinledim ,

(src)="4.1"> saya rasa , saya akan menggelar anda penyelidik , tapi saya bimbang , tidak ada orang akan hadir kerana mereka akan fikir anda membosankan dan tidak penting . "
(src)="4.2"> ( Gelak ketawa )
(trg)="4.1"> ve seni bir araştırmacı olarak tanıtacağım , sanırım , ama öyle dersem de kimse gelmez diye korkuyorum çünkü sıkıcı ve gereksiz olduğunu düşünecekler . "
(trg)="4.2"> ( Kahkahalar )

(src)="5.1"> Dan saya jawab , " Okey . "
(src)="5.2"> Dan dia kata , " Apa yang menarik tentang ucapan anda ialah ,
(trg)="5.1"> Peki .
(trg)="5.2"> Ve dedi ki : " Senin konuşmanda beğendiğim ,

(src)="6"> anda seorang penglipur lara .
(trg)="6"> senin bir hikaye anlatıcı olman .

(src)="7"> Jadi saya rasa , beri anda gelaran penglipur lara . "
(trg)="7"> O yüzden seni bir hikaye anlatıcısı olarak tanıtacağım . "

(src)="8.1"> Saya kurang yakin , lalu bertanya , " Apa gelarannya ? "
(src)="8.2"> Saya kurang yakin , lalu bertanya , " Apa gelarannya ? "
(src)="8.3"> Dan dia menjawab , " Saya akan gelar anda penglipur lara . "
(trg)="8.1"> Tabii benim akademik , güvensiz yanım şöyleydi : " Beni nasıl tanıtacaksın dedin ? "
(trg)="8.2"> Ve dedi ki , " Seni bir hikaye anlatıcısı olarak tanıtacağım . "

(src)="9"> Dan saya terfikir , " Kenapa tidak pari-pari ajaib ? "
(trg)="9"> Ben de " Büyülü periye ne dersin ? "

(src)="10"> ( Gelak Ketawa ) Saya balas , " Biar saya fikirkan sejenak . "
(trg)="10.1"> dedim .
(trg)="10.2"> ( Kahkahalar ) " İzin ver , ben biraz düşüneyim " dedim .

(src)="11"> Saya beranikan hati , dan berfikir ,
(trg)="11"> Cesaretimi ortaya çıkarmaya çalıştım .

(src)="12"> saya memang penglipur lara .
(trg)="12"> Ve düşündüm , ben bir hikaye anlatıcısıyım .

(src)="13"> Saya penyelidik kualitatif .
(trg)="13"> Ben bir niteliksel araştırmacıyım .

(src)="14"> Saya kumpulkan cerita-cerita ; itu tugas saya .
(trg)="14"> Hikayeleri toplarım ; yaptığım bu .

(src)="15"> Dan mungkin cerita hanyalah data berjiwa .
(trg)="15"> Belki de hikayeler , ruhu olan veriden ibarettir .

(src)="16"> Dan mungkin saya hanya penglipur lara .
(trg)="16"> Ve belki ben de sadece bir hikaye anlatıcısıyım .

(src)="17"> Jadi saya pun berkata , panggil saya
(trg)="17"> Ve ben de dedim ki , " Biliyor musun ?

(src)="18"> penyelidik-penglipur lara . "
(trg)="18"> Bana neden sadece araştırmacı-hikaye anlatıcı demiyorsun ? "

(src)="19.1"> Dan dia menjawab , " Haha .
(src)="19.2"> Itu tidak wujud . "
(trg)="19"> O da " Ha ha , öyle bir şey yok ki " dedi .

(src)="20"> ( Gelak ketawa ) Jadi saya penyelidik-penglipur lara , dan hari ini , saya sampaikan ucapan ini -- meluaskan tanggapan -- jadi , saya akan berucap dan bercerita tentang satu kajian saya yang secara dasarnya , telah meluaskan tanggapan saya , dan sebenarnya telah mengubah cara saya hidup , bercinta , bekerja , dan mendidik anak .
(trg)="20"> ( Kahkahalar ) Sonuçta ben bir araştırmacı-hikaye anlatıcıyım ve bugün sizinle - madem algının genişlemesinden söz ediyoruz - ve ben de sizinle konuşmak ve araştırmamın bir bölümü hakkında konuşmak istiyorum ki bu benim algımı temelden genişletti ve gerçekten aslında yaşama ve sevme , çalışma ve annelik yapma tarzımı değiştirdi .

(src)="21"> Dan di sini bermulanya cerita saya .
(trg)="21"> Ve hikayem böyle başlıyor .

(src)="22"> Sewaktu menjadi penyelidik muda , pelajar kedoktoran , di tahun pertama , seorang profesor penyelidikan berkata kepada kami , " Ini dia , jika sesuatu itu tidak boleh diukur , ia tidak wujud. berkata kepada kami , " Ini dia , jika sesuatu itu tidak boleh diukur , ia tidak wujud .
(trg)="22"> Genç bir araştırmacıyken , doktora öğrencisiyken , ilk yıl bir araştırma hocam vardı derdi ki " Bakın , Eğer bir şeyi ölçemiyorsanız , öyle bir şey yoktur . "

(src)="23"> Saya sangka dia bergurau sahaja .
(trg)="23"> Bana tatlı dillilik yapıyor diye düşünürdüm .

(src)="24"> Saya berkata , " Yakah ? " dan beliau jawab , " Sudah tentu " .
(trg)="24"> " Sahi mi ? " derdim ve " Kesinlikle " derdi .

(src)="25"> Dan anda harus faham , saya mempunyai ijazah sarjana muda , ijazah sarjana dan sedang menjalani pengajian ijazah kedoktoran dalam bidang kerja sosial , jadi keseluruhan kerjaya akademik saya di kelilingi mereka yang seolah-olah percaya dengan " kekusutan hidup , menyukainya . "
(trg)="25"> Yani şunu anlamalısınız : sosyal hizmet üzerine okumuş , yüksek lisans yapmıştım ve sosyal hizmet konusunda doktora yapıyordum , bütün akademik kariyerim boyunca hayatın karmaşık olduğunu düşünen , bunu seven bir grup insanla çevriliydim .

(src)="26"> Dan saya lebih kepada : " kekusutan hidup , bersihkan , aturkan dan simpan di dalam kotak bento .
(trg)="26"> Ben ise hayat karmaşık , temizle , düzenle ve güzelce kutuya koy , türünde biriyim .

(src)="27"> ( Gelak ketawa ) Dan bagi saya , itu hala tuju saya , kerjaya yang membawa saya ke -- mengikut perpatah dalam kalangan pekerja kebajikan : " Menghala kepada ketidakselesaan kerja " .
(trg)="27"> ( Kahkahalar ) Bu yüzden tam kendi yolumu buldum , beni alıp götürecek kariyeri buldum derken -- gerçekten , sosyal hizmetlerde en büyük laflardan biri çalışmanın rahatsızlığını olumlamaktır .

(src)="28"> Namun , saya ketepikan ketidakselesaan dan berusaha dapatkan semua A.
(trg)="28"> Ve ben de , rahatsızlığı baş aşağı et ve kenara koy ve tüm A 'ları al , diye düşünürüm .

(src)="29.1"> Itu mantera saya .
(src)="29.2"> Jadi , saya amat teruja .
(src)="29.3"> Dan saya berfikir ,
(trg)="29"> İşte mantram buydu .

(src)="30.1"> Itu mantera saya .
(src)="30.2"> Jadi , saya amat teruja .
(src)="30.3"> Dan saya berfikir ,
(trg)="30"> Yani bu konuda çok heyecanlıydım .

(src)="31"> ini kerjaya untuk saya , kerana saya gemar hal-hal yang kusut-masai. ini kerjaya untuk saya , kerana saya gemar hal-hal yang kusut-masai .
(trg)="31"> Ve , ne biliyor musunuz , bunun tam bana göre bir kariyer olduğunu düşündüm , çünkü bazı karmaşık konularla ilgiliyim .

(src)="32.1"> Tetapi saya mahu menguraikannya .
(src)="32.2"> Saya mahu memahaminya .
(trg)="32.1"> Ama onları çözebilmek de istiyorum .
(trg)="32.2"> Onları anlamak istiyorum ,

(src)="33"> Saya mahu kupas semua yang saya tahu penting dan sebarkan rahsianya untuk pengetahuan semua .
(trg)="33"> önemli olduğunu bildiğim bu şeylerin içlerine sızmak ve herkesin görebileceği şekilde şifresini ortaya çıkarmak istiyorum .

(src)="34"> Jadi , saya bermula dengan hubungan .
(trg)="34"> Başlangıç noktam , bağlantı olgusuydu .

(src)="35"> Kerana , setelah 10 tahun sebagai pekerja sosial , apa yang saya sedar ialah , kita wujud kerana hubungan .
(trg)="35"> Çünkü , sosyal hizmet görevlisi olarak 10 yılı doldurduğunuzda , şunu fark ediyorsunuz burada olma nedenimiz , bağlantı .

(src)="36"> Itu yang memberi tujuan dan erti dalam hidup kita .
(trg)="36"> Hayatlarımıza amaç ve anlam veren şey bu .

(src)="37.1"> Ini matlamatnya .
(src)="37.2"> Tidak kira sama ada anda
(trg)="37"> Her şey bununla ilgili .

(src)="38"> pekerja keadilan sosial , kesihatan mental , penderaan dan pengabaian , apa yang kami tahu ialah hubungan , kemampuan merasa terhubung -- itu kejadian kita secara neurobiologi -- tujuan kewujudan kita .
(trg)="38"> Sosyal adalet ve akıl sağlığı ve istismar ve ihmal konularında çalışan insanlarla konuşup konuşmadığınız önemli değil , şunu biliyoruz ; bağlantı , bağlılık hissetme yetisi - ki nörobiyolojik olarak böyle yapılandırılmışız - burada olma nedenimiz .

(src)="39"> Jadi saya akan mulakan dengan hubungan .
(trg)="39"> Ben de düşündüm , biliyor musunuz , bağlantı ile başlayacağım .

(src)="40"> Anda tentu tahu keadaan di mana ketua anda menilai anda dan nyatakan anda lakukan 37 perkara cemerlang dan satu perkara -- " peluang untuk majukan diri ? "
(trg)="40"> Hani bazı durumlar olur ya , patronunuzdan bir değerlendirme alırsınız ve 37 konuda çok başarılı olduğunuzu , ancak bir konunun " gelişmek için fırsat " olduğunu söyler ya ?

(src)="41"> ( Gelak ketawa ) Dan yang bermain di fikiran hanyalah peluang
(trg)="41"> ( Kahkahalar ) Ve sizin tek düşünebildiğiniz sadece o iyileşme fırsatı olur , değil mi ?

(src)="42.1"> memajukan diri , betul ?
(src)="42.2"> Ternyata , begitu juga kajian saya kerana apabila anda tanya tentang kasih sayang , mereka cerita tentang patah hati .
(trg)="42"> Anlaşılan o ki , işte benim çalışmam da böyle oldu çünkü insanlara sevgi hakkında soru sorduğunuzda size aşk acılarını anlatırlar .

(src)="43"> Apabila anda tanya tentang kekitaan , mereka cerita tentang pengalaman mereka yang menyakitkan apabila dipinggirkan .
(trg)="43"> İnsanlara aidiyet hakkında sorarsanız , size en dayanılmaz derecede acı veren dışlanma deneyimlerini anlatırlar .

(src)="44"> Dan apabila anda tanya tentang hubungan , mereka cerita mengenai hubungan terputus .
(trg)="44"> Ve insanlara bağlantı hakkında sorarsanız , anlattıkları bağlantısız olmakla ilgiliydi .

(src)="45"> Jadi , secara pantas -- setelah hampir enam minggu menyelidik -- Saya menemui sesuatu yang tidak bernama , yang benar-benar mengurai hubungan dengan cara yang tidak saya fahami atau pernah temui .
(trg)="45"> Ben de çok hızlı bir şekilde - araştırmamın 6 . haftasına doğru - bu isimlendirilmez şeyle karşılaştım , anlamadığım ya da hiç görmediğim bir şekilde kesinlikle bağlantıyı çözen bu şeyle .

(src)="46"> Jadi , saya mengundur diri dari penyelidikan ini dan berfikir , saya perlu memahaminya .
(trg)="46"> Ve ben de araştırmayı bıraktım ve bunun ne olduğunu anlamam gerekiyor dedim .

(src)="47"> Dan ia rupanya , rasa malu .
(trg)="47"> Sonuçta bunun utanç olduğunu anladım .

(src)="48"> Dan rasa malu memang mudah difahami sebagai bimbang sekiranya tidak terhubung : Sekiranya , sesuatu tentang saya , diketahui atau dilihat orang , saya tidak akan layak terhubung ?
(trg)="48.1"> Ve utanç gerçekten bağlantısızlıktan korkma olarak kolayca anlaşılır .
(trg)="48.2"> Acaba bendeki bir şeyi diğerleri görse veya bilse bağlantıyı hak etmeyebilir miyim ?

(src)="49.1"> Apa yang boleh saya katakan ialah : ia sejagat ; kita semua berasa begitu .
(src)="49.2"> Mereka yang tidak pernah mengalami rasa malu ,
(trg)="49.1"> Bunun hakkında söyleyebileceklerim : bu evrensel bir duygu , hepimizde var .
(trg)="49.2"> Utanç duymayan insanlar sadece insani

(src)="50.1"> tidak mampu merasa empati atau terhubung .
(src)="50.2"> Tidak ada orang yang mahu menghadapinya ,
(trg)="50.1"> empati veya bağlantı kurmaya kapasitesi olmayanlardır .
(trg)="50.2"> Kimse bu konuda konuşmak istemez ,

(src)="51"> dan lagi anda menidaknya , lagi malu anda .
(trg)="51"> ve ne kadar az konuşursanız , utancınız o kadar artar .

(src)="52.1"> Ini yang menyokong rasa malu , " Saya tidak cukup baik , " -- perasaan yang kita semua kenal : " Saya tidak cukup sempurna .
(src)="52.2"> Saya tidak cukup langsing , yang kita kenal : " Saya tidak cukup sempurna .
(src)="52.3"> Saya tidak cukup langsing , tidak cukup kaya , tidak cukup lawa , tidak cukup pandai , tidak cukup dinaikkan pangkat . "
(trg)="52.1"> Bu utancı destekleyen şey , bu " yeterince iyi değilim " - ki bu hissi hepimizin bildiği bir duygudur : " Yeterince açık değilim .
(trg)="52.2"> Yeterince ince değilim , yeterince zengin , yeterince güzel , yeterince akıllı , yeterince desteklenmiş değilim . "

(src)="53"> Apa yang menyokongnya ialah , rasa mudah tersinggung yang amat sangat .
(trg)="53"> Bunu destekleyen şey dayanılmaz derecede kırılganlık ,

(src)="54"> Beranggapan , bagi menjalin hubungan , kita harus dilihat , benar-benar dilihat .
(trg)="54"> şu fikir , bağlantının olabilmesi için , kendimizin görünür olmasına izin vermeliyiz , gerçekten görünür .

(src)="55"> Dan anda tahu perasaan saya tentang rasa mudah tersinggung .
(trg)="55.1"> Ve kırılganlık konusunda nasıl hissettiğimi biliyorsunuz .
(trg)="55.2"> Nefret ederim .

(src)="56.1"> Saya membencinya .
(src)="56.2"> Dan saya rasa , ini peluang untuk mengatasi keadaan ini .
(trg)="56"> Ve ben de düşündüm ki , bu benim için onu cetvellimle yenmek için bir şans .

(src)="57"> Saya akan fahaminya , saya akan mengambil setahun , saya akan mengupas rasa malu , saya akan dapat memahami apa itu mudah tersinggung , dan saya akan mengakalinya .
(trg)="57"> Bu işe giriyorum , bu olayı çözeceğim , buna bir yıl ayıracağım , utanç duygusunu tamamıyla çözeceğim , kırılganlığın nasıl çalıştığını anlayacağım , ve onun üstesinde geleceğim .

(src)="58"> Jadi saya bersedia , dan benar-benar teruja .
(trg)="58"> Buna hazırdım ve gerçekten çok heyecanlıydım .

(src)="59.1"> Seperti yang anda tahu , hasilnya tidak begitu elok .
(src)="59.2"> ( Gelak ketawa )
(trg)="59.1"> Tahmin edebilirsiniz , sonuç parlak olmayacak .
(trg)="59.2"> ( Kahkahalar )

(src)="60"> Anda sedia maklum , saya memang
(trg)="60"> Biliyorsunuz .

(src)="61"> boleh bercerita tentang rasa malu , tetapi saya akan menghabiskan masa semua orang .
(trg)="61"> Yani utanç konusunda çok şey anlatabilirim , ama başkasının zamanından almam gerekecektir .

(src)="62"> Secara ringkasnya , pada dasarnya -- dan ini yang sangat penting , yang saya pelajari setelah lama menjalani
(trg)="62"> Ama bunun nereye gittiğini söyleyebilirim - ve bu , bu araştırmayı yaptığım 10 yıl boyunca öğrendiğim en önemli şeylerden biri olabilir .

(src)="63.1"> penyelidikan ini .
(src)="63.2"> Setahun bertukar menjadi enam tahun : ribuan cerita , ratusan wawancara panjang , perbincangan kumpulan berfokus .
(trg)="63"> Bir yılım altı yıla dönüştü , binlerce hikayeye , yüzlerce uzun mülakata , konuşma gruplarına .

(src)="64"> Sehingga ada yang mengirimi saya keratan-keratan diari dan kisah-kisah mereka -- Sehingga ada yang mengirimi saya keratan-keratan diari dan kisah-kisah mereka -- ribuan maklumat dalam tempoh enam tahun .
(trg)="64"> Bir noktada insanlar bana gazete sayfaları ve kendi hikayelerini gönderiyorlardı - altı yılda binlerce veri .

(src)="65.1"> Dan saya seolah-olah dapat menanganinya .
(src)="65.2"> Saya seolah-olah memahami apa itu
(trg)="65.1"> Ve olaya bir nevi hakim oldum .
(trg)="65.2"> Utancın ne olduğunu , nasıl işlediğini

(src)="66"> rasa malu , begini cara ia bertindak .
(trg)="66"> bir nebze anladım .

(src)="67"> Saya hasilkan sebuah buku , saya terbitkan sebuah teori , tetapi ada sesuatu yang tidak kena -- dan ini dia , sekiranya , saya membahagikan , secara kasar , orang-orang yang saya wawancara , kepada mereka yang mempunyai kepercayaan diri -- itu pokok pangkalnya , kepercayaan diri -- mereka mempunyai rasa kasih sayang dan kekitaan yang mendalam -- dan mereka yang berhempas pulas mendapatkannya , dan asyik tertanya-tanya jika mereka cukup baik .
(trg)="67"> Bir kitap yazdım , bir teori yayınladım , fakat bir sorun vardı - sorun olan şuydu , eğer konuştuğum insanlara kabaca bakarsam ve onları değerlilik duygusuna gerçekten sahip olanlar olarak - hepsi sonunda buna çıkıyordu , değerli olma duygusu - güçlü sevgi ve bağlılık hislerine sahiptiler - ve bunda zorlanan , her zaman gerçekten yeterli olup olmadıklarını sorgulayanlar olarak ayırdım .

(src)="68"> Terdapat hanya satu pembolehubah yang membezakan antara mereka yang mempunyai rasa kasih sayang dan kekitaan , dan mereka yang berhempas pulas mendapatkannya .
(trg)="68"> Kuvvetli sevgi ve bağlılık hislerine sahip olan insanlar ile bunlar için zorlanan insanları birbirinden ayıran tek bir değişken vardı .

(src)="69"> Iaitu , mereka yang mempunyai rasa kasih sayang dan kekitaan yang mendalam , percaya mereka layak berkasih sayang
(trg)="69"> O da , güçlü bir sevgi ve bağlılık duygusu olan insanlar , sevgi ve aidiyeti hak ettiklerine inanıyorlar .

(src)="70.1"> dan berkepunyaan .
(src)="70.2"> Itu saja .
(trg)="70"> Bu kadar .

(src)="71"> Mereka percaya mereka berkelayakan .
(trg)="71"> Layık olduklarını düşünüyorlar .

(src)="72"> Dan bagi saya , apa yang sukar yang menghalang hubungan ialah rasa gusar bahawa kita tidak layak untuk dihubungkan , ialah sesuatu , secara peribadi dan profesional , saya rasa perlu memahami secara mendalam .
(trg)="72"> Ve benim için , bizi bağlanmaktan alıkoyan şeyin en zor kısmı bizim bağlantıyı hak etmediğimize dair korkumuzdur , kişisel olarak ve profesyonel olarak , daha iyi anlamam gerekenin bu olduğunu düşündüm .

(src)="73"> Jadi apa yang saya buat ialah , ambil semua wawancara Jadi apa yang saya buat ialah , ambil semua wawancara terdapatnya rasa layaknya diri , mereka yang hidup sedemikian , dan pandang itu sahaja .
(trg)="73"> Ben de şunu yaptım , değerliliği gördüğüm , insanların bu şekilde yaşadığı tüm görüşmeleri aldım ve sadece bunlara baktım .

(src)="74"> Apa persamaan yang ada pada mereka ?
(trg)="74"> Tüm bu insanların ortak noktası nedir ?

(src)="75.1"> Saya ketagihan peralatan pejabat , tapi itu ucapan yang lain .
(src)="75.2"> Saya ketagihan peralatan pejabat , tapi itu ucapan yang lain .
(trg)="75"> Kırtasiye malzemelerine bağımlılığım var , ama bu başka bir konuşma konusu .

(src)="76"> Jadi , saya ada kad manila dan pena , dan saya berfikir , " Apakah tajuk penyelidikan saya ini ? "
(trg)="76"> Kağıt bir dosyam vardı ve bir de kalemim , ve bu araştırmanın adını ne koysam diye düşünüyordum .

(src)="77.1"> Dan timbul di fikiran ialah , ketulusan .
(src)="77.2"> Mereka mempunyai ketulusan ,
(trg)="77"> Ve aklıma gelen ilk kelimeler samimi , içten oldu .

(src)="78"> hasil daripada kepercayaan diri yang tinggi .
(trg)="78"> Bunlar içten insanlardı , bu derin değerlilik duygusuyla yaşayan .

(src)="79.1"> Saya pun tulis di kad manila , dan mula mengamati data yang ada .
(src)="79.2"> Sebenarnya , saya mulakan , dalam tempoh empat hari ,
(trg)="79.1"> Ben de kağıt dosyanın üzerine yazdım , ve verilere bakmaya başladım .
(trg)="79.2"> Aslında , ilk önce

(src)="80"> menganalisa data secara intensif , saya mengambil wawancara-wawancara , cerita-cerita , kejadian-kejadian .
(trg)="80"> dört günlük yoğun veri analizi yaptım , geri gittim , görüşmeleri çıkardım , hikayeleri çıkardım , olayları çıkardım .

(src)="81.1"> Apa temanya ?
(src)="81.2"> Apa coraknya ?
(trg)="81.1"> Tema neydi ?
(trg)="81.2"> Kalıp neydi ?

(src)="82"> Suami saya bersama-sama anak keluar bandar kerana saya seperti Jackson Pollock ketika berkarya , saya hanya mengarang dan dalam mod penyelidik .
(trg)="82"> Kocam çocukları alıp şehri terk etti çünkü her zaman şu Jackson Pollock çılgınlığına giriyordum , sadece yazdığım ve araştırmacı olduğum halime .

(src)="83"> Dan ini penemuan saya .
(trg)="83"> Ve ulaştığım sonuç şu oldu .

(src)="84"> Persamaan mereka ialah keberanian .
(trg)="84"> Bu insanların ortak noktası bir cesaret duygusuydu .

(src)="85"> Dan ingin saya terangkan maksud keberanian kepada anda .
(trg)="85"> Ve cesaret ve kahramanlık arasındaki ayrıma dikkatinizi çekmek istiyorum .

(src)="86"> Keberanian , definasi asal keberanian pada awal penerimaannya ke dalam bahasa inggeris -- daripada perkataan Latin , " cor " , bererti hati , dan definasi asal ialah , menceritakan tentang diri anda dengan ikhlas .
(trg)="86"> Cesaret , İngilizcede ilk kullanılmaya başlandığında cesaretin gerçek tarifi - Latince de cor yani " kalp " kelimesinden geliyordu - ve asıl anlamı , kendi hikayeni tüm kalbinle anlatabilmen demekti .

(src)="87"> Dan secara ringkasnya , mereka ini sanggup menjadi tidak sempurna .
(trg)="87"> Ve bu kişiler , basitçe , kusurlu olma cesaretine sahiptiler .