# et/ted2020-1008.xml.gz
# tr/ted2020-1008.xml.gz


(src)="1.1"> On suur rõõm olla siin ja rääkida asjast , mis on mulle südamelähedane .
(src)="1.2"> See on ilu .
(trg)="1"> Burada olmaktan ve sizinle sevdiğim bir konuyu konuşmaktan çok mutluyum : güzellik .

(src)="2"> Kunstifilosoofia , esteetika on õigupoolest minu töö .
(trg)="2"> Sanat ve estetik felsefesi yapıyorum , açıkçası , yaşamak için .

(src)="3"> Ma üritan saada aru , mis on ilu elamus nii filosoofiliselt , psühholoogiliselt kui intellektuaalselt ning leida selles nii mõistuspärast kui ka seda , mis inimesi ilu mõistmisel eksiteele viib .
(trg)="3"> Mantıksal olarak , felsefi olarak , ve fiziki olarak güzelliğin ne olduğunu , en iyi nasıl ifade edilebileceğini , ve insanların çılgın gibi onu nasıl anlamaya çalıştıklarını açıklamaya çalıştım .

(src)="4.1"> See on äärmiselt keeruline teema .
(src)="4.2"> Osaliselt sellepärast , et asjad , mida me peame ilusaks , on väga erinevad .
(trg)="4.1"> Şimdi , bu çok karışık bir konu .
(trg)="4.2"> Çünkü güzel diye ifade ettiğimiz şeyler çok çeşitli .

(src)="5"> Pean siin silmas puhtalt ilu varieeruvust : beebi nägu , Berliozi " Harold Itaalias " , filmid nagu " Võlur Oz " , Tšehhovi näidendid , Kesk-California maastikud , Hokusai vaade Fuji mäele , " Roosikavaler " , imeline võiduvärav Maailmakarika turniiril , Van Goghi " Tähine öö " , Jane Austeni romaan , Fred Astaire tantsimas ekraanil .
(trg)="5"> Şu çeşitliliği bir düşünün : bir bebeğin yüzü , Berlioz 'un " Harold in Italy " si , " The Wizard of Oz " gibi filmler , veya Checkhov 'un oyunları , California merkezden bir manzara , Hokusai 'nin elinden bir Fuji Daği manzarası , " Der Rosenkavalier " , dünya kupası maçında enfes bir son dakika golü , Van Gogh 'un " Starry Night " ı , bir Jane Austen romanı , sahnede dans eden Fred Astaire .

(src)="6"> See lühike nimekiri sisaldab inimolendeid , looduslikke pinnavorme , kunstiteoseid ning inimeste oskusi .
(trg)="6"> Bu kısa liste insanoğlunu içeriyor , doğal güzellikleri , sanat eserlerini ve yetenekli insan eylemlerini .

(src)="7"> Kirjeldus , mis selgitab ilu olemasolu kõiges nimekirja kuuluvas , ei saa olema lihtne .
(trg)="7"> Listedeki her şeyindeki güzelliği açıklayabilecek bir beyanda bulunmak pek kolay olmayacak .

(src)="8"> Siiski saan ma anda teile aimu sellest , mida ma pean kõige olulisemaks teooriaks ilust , mis meil on .
(trg)="8"> Ama , en azından elimizdeki güzellikle ilgili teorilerden en güçlü olduğunu düşündüğümden bahsedebilirim .

(src)="9"> See teooria ei tule kunstifilosoofilt , postmodernistlikult kunstiteoreetikult , ega ennasttäis kunstikriitikult .
(trg)="9"> Ve bunu ne bir sanat filozofundan ne bir postmodern sanat teorisyeninden ne de önemli bir sanat eleştirmeninden alıyoruz .

(src)="10.1"> Ei , see teooria tuleb mehelt , kes on nuivähkide , ussikeste ja tuvide paljunemise ekspert .
(src)="10.2"> Ja te teate , keda ma siin silmas pean - Charles Darwinit .
(trg)="10.1"> Hayır , bu teori bir midye , solucan ve güvercin üretimi uzmanından geliyor .
(trg)="10.2"> Kimden bahsettiğimi biliyorsunuz -- Charles Darwin .

(src)="11"> Loomulikult arvavad paljud inimesed , et nad teavad õiget vastust sellele küsimusele , mis on ilu .
(trg)="11"> Tabi birçok insan ' güzellik nedir ? ' soruna en uygun cevabı zaten bildiklerini düşünüyorlar .

(src)="12"> Ilu on vaataja silmades .
(trg)="12"> Bu , bakan kişiye göre değişir .

(src)="13"> Ilu on see , mis puudutab sind isiklikult .
(trg)="13"> Kişisel bir deneyimdir yani .

(src)="14"> Mõned inimesed , eriti akadeemikud , eelistavad öelda , et ilu on kultuuriliselt mõjutatud vaataja silmades .
(trg)="14"> Veya bazı insanların -- özellikle akademisyenlerin -- tercih ettiği gibi güzellik , kültürel olarak şartlandırılmış kişiden kişiye göre değişir .

(src)="15"> Inimesed on nõus , et maalid , filmid või muusika on ilusad , sest nende kultuuriline taust määrab esteetilise maitse ühtsuse .
(trg)="15"> İnsanlar resimlerin , filmlerin veya müziklerin güzel olduğunda hemfikirdir , çünkü kültürleri ortak bir estetik tat yaratmıştır .

(src)="16"> Eelistused nii loodusliku ilu kui ka kunsti osas on üpriski kultuuriülesed .
(trg)="16"> Doğal güzellik veya sanatın tatı kültürler arasında kolayca gezinebilir .

(src)="17"> Jaapanis armastatakse Beethovenit .
(trg)="17"> Japonlar Beethoven 'a bayılırlar .

(src)="18"> Peruulased armastavad jaapani graafikat .
(trg)="18"> Perulular Japon ağaç baskı sanatını çok severler .

(src)="19"> Inka skulptuure hinnatakse aareteks Suurbritannia muuseumites , samas kui Shakespeare 'i tõlgitakse peaaegu igasse maailma keelde .
(trg)="19"> Shakespeare dünyadaki başlıca bütün dillere çevrilmişken İnka heykelleri İngiliz müzelerinde hazine değeri görürler .

(src)="20"> Või mõelge vaid Ameerika jazzist , Ameerika filmidest - need jõuavad kõikjale .
(trg)="20"> Ya da Amerikan jazı veya filimlerini bir düşünün -- her yerdeler .

(src)="21"> Kunstis on väga palju erinevusi , kuid on ka palju universaalseid , kultuuriüleseid esteetilisi naudinguid ja väärtusi .
(trg)="21"> Sanatlar arasında birçok farklılıklar vardır , ama aynı zamanda evrensel olan , kültürler arası estetik zevkler evrenseldir .

(src)="22"> Kuidas seda universaalsust seletada ?
(trg)="22"> Bu evrenselliği nasıl açıklayabiliriz ?

(src)="23"> Parim vastus peitub katses rekonstrueerida darvinistlik evolutsiooniteooria meie kunstilistest ja esteetilistest eelistustest .
(trg)="23"> Buna en iyi cevap artistik ve estetik zevklerin emvrimsel Darwinci tarihinde yatıyor .

(src)="24.1"> Me peame uurima oma praegust kunstilist maitset ja eelistusi ning selgitama välja , kuidas need meie teadvuses on kujunenud .
(src)="24.2"> Tegevustest , mis on pärit eelajaloolisest , jääaegsest keskkonnast , kus tegelikult inimesteks kujunesime , kuid ka sotsiaalsetest olukordadest , kus oleme välja arenenud .
(trg)="24.1"> Şu anki artistik zevk ve tercihlerimizi , aklımıza nasıl kazındıklarını açıklayabilmek için bunları tersine mühendisliğe tabi tutmalıyız .
(trg)="24.2"> Hem tarih öncesi davranışlarımızla hem de toplumsal görevlerimizle , büyük ölçüde buzul çağı ortamlarında -tam manasında insan olduğumuz- ve zamanında evrildik .

(src)="25"> Taoline inimese lahtimonteerimine saab tuge eelajaloolistest allikatest .
(trg)="25"> Ayrıca bu tersine mühendislik tarih öncesi korunmuş kayıtlardan yardım sağlayabilir .

(src)="26"> Fossiilidest , koopamaalingutest ja muust sarnasest .
(trg)="26"> Fosiller , mağara çizimleri ... vb 'lerinden bahsediyorum .

(src)="27"> Tuleb võtta arvesse seda , mida teame 19 .-20 . sajandini isoleerituna elanud kütt-korilaste esteetilistest eelistustest .
(trg)="27"> Ve hesaba katılmalıdır ki , izole olmuş avcı-toplayıcı grupların estetik anlayışları hakkında ne biliyorsak bunlar , 19 . ve 20 . yüzyıllara kadar gelmişlerdir .

(src)="28"> Nii , mul isiklikult pole vähimatki kahtlust , et ilu kogemine , kogu emotsionaalse intensiivsuse ja naudinguga , kuulub meie psühholoogia valdkonda .
(trg)="28"> Kişisel olarak benim , güzellik deneyiminin o duygu yoğunluğu ve keyfi ile , evrimleşmiş insan psikolojimize ait olduğuna dair hiçbir kuşkum yok .

(src)="29"> Ilu kogemine on üks osa darvinistlike kohanemiste seerias .
(trg)="29"> Bütün bir Darwinci adaptasyon serilerinin içinde , güzellik deneyimi , bunun bir bileşenidir .

(src)="30"> Ilu on kohanemisvõime , mida me laiendame ja võimendame meelelahutuse ja kunstiteoste loomiseks ja nautimiseks .
(trg)="30"> Güzellik , sanat ve eğlence eserlerinin yaratılması ve beğenilmesinde büyüttüğümüz ve yoğunlaştırdığımız adaptif bir etkidir .

(src)="31"> Nagu mitmed teist teavad , toimib evolutsioon kahel peamisel mehhanismil .
(trg)="31"> Bir çoğunuzun bileceği gibi evrim , başlıca iki temel mekanizma ile çalışır .

(src)="32.1"> Esimene neist on looduslik valik ehk juhuslikud hälbimised ja valikuline säilitamine ning meie anatoomia ja füsioloogia .
(src)="32.2"> See on kõhunäärme , silma või sõrmeküünte areng .
(trg)="32"> Bunlardan birincisi ; rastgele mutasyon ve seçici korumayla olan , bizim temel anatomimiz ve fizyolojimizle birlikte , pankreasın , gözün veya tırnakların evrimini anlatan doğal seçilimdir .

(src)="33"> Looduslik valik seletab ka paljusid algelisi reaktsioone nagu tülgastus mädaneva liha haisust ning hirme nagu madude kartmine või hirm seista kaljuservale liiga lähedal .
(trg)="33"> Doğal seçilim aynı zamanda birçok basit ani duygu değişimlerini de açıklar : çürümekte olan etin korkunç kokusu gibi , ya da yılan korkusu gibi , veya uçurumun kenarında durulduğundaki korku gibi .

(src)="34"> Looduslik valik selgitab ka seksuaalset naudingut , magusa , rasvase ja valgurikka eelistamist , mis selgitab paljude toitude populaarsust ja seda puuviljadest ning šokolaadist kuni grillitud ribideni .
(trg)="34"> Doğal seçilim ayrıca seksüel zevk ve bizim tatlıya , yağa ve proteinlere karşı olan beğenimiz gibi zevkleri de açıklar ki , bu da ; neden taze meyveli , çikolatalı milkshakeler 'in ve mangal yapılmış pirzolaların popüler olduğunu açıklar .

(src)="35"> Teine oluline evolutsiooni printsiip on seksuaalne valik , mis toimib hoopis erinevalt .
(trg)="35"> Evrimin bir diğer prensibi ise seksüel seçilimdir ve bu çok farklı işler .

(src)="36"> Paabulinnu uhke saba on selle kõige kuulsam näide .
(trg)="36"> Tavuz kuşunun muhteşem kuyruğu bunun en bilindik örneğidir .

(src)="37"> See ei arenenud välja ellujäämiseks .
(trg)="37"> Hayatta kalma savaşı için evrimleşmemiştir .

(src)="38"> Pigem on see ellujäämise takistuseks .
(trg)="38"> Aslında , hayatta kalmaya karşı bir yapıdır .

(src)="39"> Paabulinnu saba põhjuseks on paaritumisvalikud , mida teevad paabulinnu emalinnud .
(trg)="39"> Hayır , tavuz kuşunun kuyruğu dişi tavuz kuşları tarafından yapılan çiftleşme seçimlerinin sonucudur .

(src)="40"> See on üsna tuttav lugu .
(trg)="40"> Bu biraz tanıdık bir hikaye :

(src)="41"> Naised on need , kes ajalugu kujundavad .
(trg)="41"> Kadınlardır aslında tarihi ileri sürükleyen .

(src)="42"> Darwin ise arvas muuseas , et paabulinnu saba on emalindude arvates ilus .
(trg)="42"> Bu arada Darwin 'in kendisinin tavuz kuşunun kuyruğunun , dişi tavuz kuşunun gözüne güzel gözüktüğü hakkında hiçbir kuşkusu yoktur .

(src)="43"> Ta kasutaski seda sõna .
(trg)="43.1"> O kelimeyi kullanmıştır sahiden .
(trg)="43.2"> ( Eye of the Beholder 'a gönderme yapıyor .

(src)="44"> Pidades need ideed hästi meeles , võime öelda , et ilu kogemus on üks viise , kuidas evolutsioon toimib ja erutust , huvi , imetlust või isegi kinnismõtteid luues innustab meid tegema ellujäämiseks ja elu jätkamiseks vajalikke otsuseid .
(trg)="44.1"> Eye of the Peahen . )
(trg)="44.2"> Şimdi , bu düşünceleri sıkıca aklımızda tutarak güzellik tecrübesinin , hayatta kalmamız ve ürememiz için en uygun kararları vermeye bizi cesaretlendirmek amacıyla , evrimin sahip olduğu canlandırıcı , harekete geçirici hatta takıntılı ve cazibeli yollardan biridir diyebiliriz .

(src)="45"> Ilu on looduse viis mõjutada meid distantsilt .
(trg)="45"> Tabiri caizse güzellik , doğanın uzaktan müdahele etmesidir .

(src)="46"> Kohanemiseks hea maastik otseselt toiduks ju ei kõlba .
(trg)="46"> Yani , faydalı bir manzarayı yemeyi bekleyemezsiniz .

(src)="47"> See ei anna kasu lapsele ega kallimale .
(trg)="47"> Bebeğinize ya da sevgilinize neredeyse hiçbirşey yapmayacaktır .

(src)="48"> Evolutsiooni trikk on muuta need ilusaks , et need oleksid ligitõmbavad ja pakuksid naudingut vaid vaatamisest .
(trg)="48"> Bu yüzden evrimin numarası , bu manzaraları güzel yaparak , onların sizi kendisine çekmesini sağlamak ve sizin sadece onlara bakıp keyif almanızdır .

(src)="49"> Mõelge korraks olulise esteetilise naudingu allikale - kaunite maastike ligitõmbavusele .
(trg)="49"> Kısa bir şekilde o güzel manzaraların manyetik çekimini , ve estetik zevkin önemli kaynaklarını düşünün .

(src)="50"> Inimesed väga erinevatest kultuuridest üle maailma kipuvad armastama maastikke , mis juhtumisi on sarnased pleistotseeni savannidele , kus inimesed arenesid .
(trg)="50"> Dünyanın her yerinden çok farklı kültürlerden kişiler , pleistosendeki ( buzul çağında ) evrildiğimiz ovalara benzeyen , belirli bir manzarayı beğenme eğilimindedirler .

(src)="51"> Sama maastikku võib näha kalendritel , postkaartidel , golfiradade ning parkide kujunduses ja kuldselt raamitud maalidel , mis ripuvad elutubades New Yorgist Uus-Meremaani .
(trg)="51"> Bu manzara türü bugün ; takvimlerde , kartpostallarda , golf pisti dizaynlarında ve parklarda ve altın çerçeveli resimlerde oturma odalarında asılı biçimde New York 'tan Yeni Zelanda 'ya kadar görünür .

(src)="52"> See on nagu Hudsoni jõe koolkonna maastik , millel on avarad rohumaad vaheldumisi puuderühmadega .
(trg)="52"> İçerdiği çimlerle kaplı , açık , boş alanlarla tek tük ağaçlar ve korularla Hudson River akımı manzara tabloları gibidir .

(src)="53"> Puud , muuseas , hargnevad eelistatult võimalikult maapinna lähedalt , mis tähendab , et need on puud , mille otsa saaks ohu korral ronida .
(trg)="53"> Bu arada ağaçların yere yakın çatal yapmış biçimde olması tercih edilir ; sanki , eğer zor bir durumda kalırsanız tırmanabileceğiniz cinsten .

(src)="54.1"> Sellel maastikul on nähtav mõni veekogu või märgid veest sinaval horisondil .
(src)="54.2"> Samuti on seal linnud-loomad ning mitmekesine rohelus .
(src)="54.3"> Ja lõpuks , pange tähele , rada või tee või hoopiski jõekallas või rannajoon , mis kulgeb kaugusesse , kutsudes endale järgnema .
(trg)="54"> Manzara suyun varlığını direk olarak gösterir , veya mavimsi mesafede suyun izini , yeşilliğin olduğu kadar hayvan ve kuş yaşamı belirtileri de vardır ve son olarak -- buraya dikkat edin -- bir patika veya bir yol belki de bir nehir ya da sahil , neredeyse sizin onu takip etmenizi istercesine uzaklara uzanır .

(src)="55"> Sellist maastikku peetakse ilusaks isegi neis riikides , kus seda ei esine .
(trg)="55"> Bu manzara şekli , ona sahip olmayan yerlerde yaşayan kişiler tarafından bile " güzel " olarak sayılır .

(src)="56"> Ideaalne savannimaastik on üks selgemaid näiteid , kus inimesed kõikjal maailmas leiavad ilu sarnases visuaalses kogemuses .
(trg)="56"> Bu ideal savana manzarası insanoğlunun her yerde , benzer görsel deneyimle güzel olanı bulduğu en açık örneklerden biridir .

(src)="57"> Seejuures võib vaielda , et see on ju looduslik ilu .
(trg)="57"> Ama bazılarınız bunun doğal güzellik olduğunu savunabilir .

(src)="58"> Kuidas on lugu kunstiga ?
(trg)="58"> Artistik güzelliğe ne demeli ?

(src)="59"> Kas see ei sõltu täiesti kultuurist ?
(trg)="59"> Bu denli kültürel değil mi ?

(src)="60"> Ei , ma ei arva nii .
(trg)="60"> Hayır , öyle olduğunu düşünmüyorum .

(src)="61"> Selle selgitamiseks vaataksin jällegi tagasi eelajaloolisesse aega .
(trg)="61"> Ve bir kez daha bunun hakkında bir şeyler söylemek için tarih öncesi zamanlara bakmak isterim .

(src)="62"> Varaseimateks inimese loodud kunstiteosteks peetakse oskuslikke koopamaalinguid , mida teame Lascaux 'st ja Chauvet 'st .
(trg)="62"> Lascaux ve Chauvet 'teki hayret verici derecedeki becerikli mağara resimleri insanlığın en erken sanat eserleri olarak sayılır .

(src)="63"> Chauvet ' koopad on umbes 32 000 aastat vanad nagu ka mõned väikesed , realistlikud naise ja loomade kujud samast perioodist .
(trg)="63"> Chauvet mağaraları ; kendileriyle aynı dönemden barındırdıkları birkaç küçük , gerçekçi kadın ve hayvan heykelleriyle birlikte 32,000 yaşındadır .

(src)="64"> Kuid kunstilised oskused on tegelikult hoopis vanemad .
(trg)="64"> Ancak artistik ve dekoratif hünerler aslında bunlardan çok daha eskidir .

(src)="65"> Ilusaid merekarpidest keesid , mis näevad välja kui miski , mida võiks leida käsitöölaadalt , ning ookrit kehamaalinguiks on leitud umbes 100 000 aasta vanustena .
(trg)="65"> Sanat galerilerinde görebileceğinize benzer deniz kabuklarından güzel kolyeler ile okra vücut boyaları 100,000 yıl öncesine ait dönemlerde bulunmuştur .

(src)="66"> Kuid kõige intrigeerivamad leiud on veelgi vanemad .
(trg)="66"> Ama en şaşırtıcı tarih öncesi sanat eserleri bunlardan daha da eskidir .

(src)="67"> Mõtlen siin niinimetatud Acheuli käsikirveid .
(trg)="67"> Aklımda sözde Acheulian el baltaları var .

(src)="68"> Vanimad kivist tööriistad on kirved Olduvai kuristikust Ida-Aafrikas .
(trg)="68"> En eski aletler , Doğu Afrika Olduvai Geçit 'inden basit kesici taşlardır .

(src)="69"> Need on umbes kaks ja pool miljonit aasta vanad .
(trg)="69"> ( chopper ) Bunlar iki buçuk milyon yıl öncesine kadar giderler .

(src)="70"> Need rohmakad tööriistad olid olemas tuhandeid sajandeid kuni umbes 1,4 miljonit aastat tagasi hakkas Homo erectus neid tahuma õhukesteks kiviplaatideks , mis vahel olid ovaalsed , kuid enamasti meenutasid sümmeetrilist teravatipulist lehte või pisarat .
(trg)="70"> Bu kaba aletler 1.4 milyon yıl öncesine kadar , binlerce yüzyıl ortalardaydılar ; ta ki Homo erectus tek , ince taşlara bazen yuvarlak , oval biçimde ama çoğu zaman dikkaç çekici bir şekilde simetrik , ucu sivri yaprak veya döz damlası şeklini verinceye kadar .

(src)="71"> Need Acheuli käsikirved said oma nime St Acheuli järgi Prantsusmaal , kus esmaleiud 19 . sajandil tegid alguse nende leidmisele tuhandetes paikades Aasias , Euroopas ja Aafrikas - peaaegu kõikjal , kus Homo erectus ja Homo ergaster elutsesid .
(trg)="71"> Bu Acheulian dönemi el baltalarının -- adını Fransa 'daki Aziz Acheul 'dan , buluşların 19 . yüzyılda yapıldığı yerden almıştır -- binlercesi , Asya , Avrupa ve Afrika 'ya yayılmış olarak bulundu ve çıkarıldı ; hemen hemen Homo erectus ve Home ergaster 'in dolaştığı her yerde .

(src)="72"> Selline kogus neid käsikirveid näitab , et neid ei tehtud loomade tapmiseks .
(trg)="72"> Bu el baltalarının sayısı , bunların sadece hayvanları kesip doğramak için yapılmadığını gösteriyor .

(src)="73"> Sellele hüpoteesile annab tuge ka tõsiasi , et erinevalt teistest tolle aja tööriistadest ei näita käsikirved enamasti kulumise märki , isegi mitte peentel servadel .
(trg)="73"> Ve diğer pleistosen aletlerinde olduğu gibi giyim eşyası olarak kullanıldıklarına dair bir kanıtın olmadığını anladığınızda , hikayemiz daha da derinleşiyor .

(src)="74"> Mõned neist on igal juhul veristamiseks liiga suured
(trg)="74"> Ve bazıları kesip doğrama ve herhangi bir olay için çok büyükler .

(src)="75"> Nende sümmeetria , atraktiivsed materjalid , ja ennekõike täpne meistritöö on lihtsalt ilusad ka tänapäeval .
(trg)="75"> Onların bu simetrisi , cazip materyali ve hepsinin üzerinde titiz işçilikleri , bugün bile gözlerimize güzel gözüküyor .

(src)="76.1"> Seega , mis olid need iidsed ...
(src)="76.2"> Need riistad on iidsed , nad on võõrad , kuid samal ajal ka kuidagi tuttavad .
(trg)="76"> Peki bu çok eski ... -- Demek istediğim bunlar çok eski , yabancı ama yanı zamanda bir şekilde tanıdık geliyorlar .

(src)="77"> Milleks neid kasutati ?
(trg)="77"> ... Peki bu eski eserler ne içindi ?

(src)="78"> Parim vastus sellele on see , et need olidki varaseimad kunstiteosed , praktilised tööriistad , mis muudeti haaravateks esteetilisteks objektideks , millel on elegantne kuju ja osav teostus .
(trg)="78"> Halazırdaki en iyi cevap onların gerçekten bilinen en eski sanat eserli olduğudur : büyüleyici estetik objelere dönüştürülmüş , hem zarif görünüşleri hem de ustalıklı işçiliği için düşünülmüş pratik aletler .

(src)="79.1"> Käsikirved märgivad inimajaloos evolutsioonilist edasiminekut .
(src)="79.2"> Tööriistad hakkasid toimima darvinistliku hea seisundi signaalina , mis täitsid sama funktsiooni nagu paabulinnu saba , kuid erinevalt karvadest või sulgedest on käsikirved teadlikult ja targalt meisterdatud .
(trg)="79"> El baltaları insanlık tarihinde evrimsel bir ilerlemeye işaret eder ... -- iş görmesi için yapılmış , Darwincilerin deyimiyle " fitness sinyalleri -- .. ki bu da onların ; tıpkı tavuz kuşunun kuyruğu gibi , tüylerin ve kılların aksine bilinçli bir şekilde ve akıllıca işlenmiş aletler olduğunu gösterir .

(src)="80"> Arukalt tehtud käsikirved näitasid ihaldusväärseid isiksuseomadusi : intelligentsi , käelisi oskusi , planeerimisoskust , kohusetundlikkust ja vahel ka haruldaste materjalide omamist .
(trg)="80"> Yetkin olarak yapılan el baltaları arzu edilen kişisel özelliklerin bir göstergesiydi : zekanın , motor kontrollerin iyi oluşu , planlama yeteneğinin , dürüstlüğün ve bazen de nadir malzemeleri erişebilmenin .

(src)="81"> Üle kümnete tuhandete põlvkondade tõstsid need oskused staatust neil , kes neid väljendasid ja said soo jätkamisel eelise vähem osavate ees .
(trg)="81"> On binlerce nesilden sonra , bu gibi beceriler , onlara sahip olanların durumunu iyileştirmiş ve daha az becerikli olanlara nazaran üreme avantajı sağlamıştır .

(src)="82"> See on küll vana ütlus , aga tundub toimivat : " Äkki tuled mu koopasse ja ma näitan sulle oma käsikirveid ? "
(trg)="82"> Bilirsiz , eski bir deyiştir ama işe yaradığı gösterilmiştir : " Neden mağrama gelmiyorsun , böylece sana el baltalarımı gösterebilirim . "

(src)="83"> ( Naer ) Kuigi loomulikult on seejuures huvitav , et me ei saa olla kindlad , kuidas see idee edastati , sest Homo erectusel , kes need esemed tegi , ei olnud keelt .
(trg)="83"> ( Kahkahalar ) Tabii ki bunun haricinde , işin ilginç tarafı bu düşüncenin nasıl iletidiği hakkında emin olamamamızdır , çünkü bunları yapan Home erectus 'un bir lisanı yoktu .

(src)="84"> Seda on raske mõista , aga see on hämmastav fakt .
(trg)="84"> Kavraması zor , ama inanılmaz bir olay .

(src)="85"> Need esemed tegi hominiidi eellane , Homo erectus või Homo ergaster , umbes 50-100 000 aastat enne keele teket .
(trg)="85"> Bu obje , insansı atalarımız tarafından -- Homo erectus veya Homo ergaster -- lisanın gelişmesinden 50 ila 100,000 yıl önce yapıldı .

(src)="86"> Ulatudes üle miljonite aastate , on käsikirved üks vanimaid kunstilisi traditsioone inimkonna ajaloos .
(trg)="86"> Bir milyon yıla kadar uzanan el baltası geleneği , insanlık ve proto-insan tarihindeki en uzun artistik gelenektir .

(src)="87.1"> Käsikirve eepose lõpuks oli Homo sapiens , nagu neid siis kutsuti , leidlik leidmaks uusi viise lõbustamiseks ja vaimustamiseks .
(src)="87.2"> Ehk kasutati naljade rääkimist , jutuvestmist , tantsu või soenguid .
(trg)="87"> El baltası destanının sonunda , Homo sapiens -- sonunda böyle çağrılabiliyordu -- birbirlerini eğlendirmede ve etkilemede ; kim bilir , şakalar , hikayeler anlatarak , dans ederek veya saç şekillendirme gibi yeni yollar bulmakta endişe etmiyordu .

(src)="88"> Jah , soenguid , ma olen kindel .
(trg)="88"> Evet , saç şekillendirme , bunda ısrar ediyorum .

(src)="89"> Nüüdisajal ollakse oskuslikud kujuteldavate maailmade loomises kirjanduses ja filmides ning emotsioonide väljendamises muusika , maalimise ja tantsuga .
(trg)="89"> Biz çağdaşlarlar için , virtüoz teknikler kurgularda ve filmlerde hayali dünyalar yaratmak için , yoğun duyguları müzikle , çizimlerle ve dansla anlatmak için kullanılıyor .

(src)="90"> Kuid siiski on fundamentaalne omadus , mis on säilinud eelajaloolisest esteetilisest soovist : me leiame ilu oskuslikes esitlustes .
(trg)="90"> Yine de atalarımızdan kalma temel bir kişilik özelliği , estetik özlemimizde devam etmektedir : ustalık gerektiren işlerdeki bulduğumuz güzellik .

(src)="91"> Lascaux , Louvre või Carnegie Hall - inimolenditel on püsiv sünnipärane tõmme oskusliku kunsti esituse poole .
(trg)="91"> Lascaux 'tan Louvre 'a , Carnegie Hall 'a , insanoğlu , doğuştan , sanatta usta gösterimlere karşı sürekli bir beğenisi olmuştur .

(src)="92"> Me leiame ilu asjades , mis on hästi tehtud .
(trg)="92"> İyi yapılmış bir şeyi güzel buluyoruz .

(src)="93"> Järgmine kord , kui möödute ehtepoe aknast ja vaatate kaunilt lõigatud pisarakujulist vääriskivi , ärge arvake , et vaid teie kultuur ütleb teile , et see sädelev juveel on ilus .
(trg)="93"> Böylece bir dahaki sefere bir kuyumcunun önünden geçerken sergilenen güzelce kesilmiş göz yaşı-damlası biçimindeki taşın , sadece kültürünüz size o parlayan şeyin güzel olması gerektiğini söylediği için güzel olduğu konusunda emin olmayın .

(src)="94"> Teie kauged eellased armastasid seda kuju ja pidasid selle tahumise oskust ilusaks isegi enne , kui suutsid seda sõnadesse panna .
(trg)="94"> Uzak atalarınız o şekli sevmişlerdi ve onu yapabilmek için gerekli olan beceride güzelliği görmüşlerdi ; bu sevgilerini kelimelere dökemeden önce bile .

(src)="95"> Kas ilu on tõesti vaataja silmades ?
(trg)="95"> Güzellik , bakana göre değişir mi ?

(src)="96"> Ei , see on sügaval me teadvuses .
(trg)="96"> Hayır , o aklımızın derinliklerindedir .

(src)="97"> See on kingitus , mis on pärandatud oskuste ja rikaste emotsioonide kaudu meie kõige kaugematelt eellastelt .
(trg)="97"> O , en eski atalarımızın akıllıca becerilerinden ve zengin duygusal yaşamlarından bize devredilmiş bir hediyedir .

(src)="98"> Meie tugevad reaktsioonid piltidele , kunstis väljendatud emotsioonidele , muusika ilule ja öötaevale on meiega ja ka meie järglastega sama kaua kuni inimrass eksisteerib .
(trg)="98"> Resimlere olan güçlü tepkimizden sanatta duygunun ifadesine , müziğin güzelliğine ve geceki gökyüzüne kadar bu hediye , insan türü varolmaya devam ettikçe bizimle ve torunlarımızla birlikte olucaktır .

(src)="99"> Aitäh .
(trg)="99"> Teşekkürler .

(src)="100"> ( Aplaus )
(trg)="100"> ( Alkış )

# et/ted2020-1013.xml.gz
# tr/ted2020-1013.xml.gz