# eu/0IipDVlgwp7u.xml.gz
# tr/0IipDVlgwp7u.xml.gz


(src)="1"> ( Txaloak )
(trg)="1"> ( Alkışlar )

(src)="2"> ( Musika ) ( Txaloak )
(trg)="2"> ( Müzik ) ( Alkışlar )

# eu/0Io0iVUI61lG.xml.gz
# tr/0Io0iVUI61lG.xml.gz


(src)="1"> Bere bizitza profesional osoan zehar ikustezina izaten ahalegindu den norbaitentzat jendaurrean agertzea gorputzaz kanpoko esperientzia baten eta faroen argiek itsututako oreinak sentitzen duenaren arteko zerbaiten antzekoa da , beraz , barkaidazue TEDen aginduetako bat haustea paperean idatzitako hitzetaz fidatuz .
(src)="2"> Soilik bukatu baino lehen tximista batek harrapa ez nazan espero dut .
(trg)="1"> Bütün kariyerini görünmez olmaya çalışarak geçirmiş biri olarak , böyle bir kalabalığın önünde durmak neredeyse dünya dışı bir deneyim ile far görmüş geyik arasında bir şey ... bu nedenle sizden TED kurallarından birini ihlal edeceğim için beni bağışlamanızı istiyorum çünkü konuşmamı kağıttan okuyacağım ve konuşmamı bitirmeden önce beni yıldırım çarpmamasını umuyorum .

(src)="3"> Argazkilari dokumentala izatera bultzatu ninduten ideietako batzuei buruz mintzatuz hasi nahiko nuke .
(trg)="2"> Beni belgesel fotoğrafçı olmaya iten bazı fikirlerle başlamak istiyorum .

(src)="4"> Ikaslea nintzen 60ko hamarkadan , gizarte- asaldura eta eztabaiden garai batean eta , pertsonal mailan , idealismo sentimendu baten hasiera .
(trg)="3"> 1960´larda öğrenciydim , sosyal başkaldırı ve sorgulama yıllarında ve kişisel düzeyde benim için idealizmi keşfettiğim zamanlardı .

(src)="5"> Vietnamgo gerra goren mailan zegoen ; eskubide zibilen aldeko mugimendua abian zen ; eta irudiek eragin bizia zeukaten nigan .
(trg)="4"> Vietnam 'daki savaş bütün hızıyla sürüyordu insan hakları hareketi devam ediyordu ve fotoğrafların benim üzerimde çok güçlü bir etkisi oldu .

(src)="6"> Gure buruzagi politiko eta militarrek gauza bat esaten ziguten eta argazkilariek beste bat .
(trg)="5"> Siyasi ve askeri liderler bize başka bir şey söylüyordu fotoğrafçıların anlattıkları ise başkaydı .

(src)="7"> Nik argazkilariengan sinesten nuen , beste miloika estatubatuarrek bezala .
(trg)="6"> Ben milyonlarca Amerikalı gibi , fotoğrafçılara inandım .

(src)="8"> Euren irudiek gerra eta arrazakeriaren aurkako erresistentzia suspertu zuten .
(trg)="7"> Onların fotoğrafları savaşa ve ırkçılığa direnişi besliyordu

(src)="9"> Ez zuten historia erregistratu soilik ; historia aldatzen lagundu zuten .
(trg)="8"> Sadece tarihi kaydetmekle kalmıyor , değişmesine de yardımcı oluyorlardı

(src)="10"> Euren argazkiak gure kontzientzia kolektiboaren parte bihurtu ziren , eta , kontzientzia hau bateratua izatera pasa zenean , aldaketa ez zen soilik posible bihurtu , ezinbestekoa baizik . konturatu nintzen kazetaritzak dakarren informazio askearen jarioak , bereziki argazki kazetaritzak , erabaki politikoen onurak zein ondorioak nabarmendu ditzakela .
(trg)="9"> Fotoğrafları bizim toplumsal hafızamızın parçası haline gelmişti , ve bu hafıza paylaşılan bir vicdan duygusuna dönüştüğünde değişim sadece mümkün hale gelmekle kalmıyor , aynı zamanda kaçınılmaz da oluyordu .
(trg)="10"> Gazetecilik tarafından temsil edilen özgür bilgi akışının özellikle görsel gazeteciliğin , toplumların gözünün önüne siyasi politikaların hem yararlarını hem de maliyetlerini koyabileceğini gördüm .

(src)="11"> Erabaki onuragarriei sinesgarritasuna eman diezaieke , euren arrakasta bultzatuz .
(trg)="11"> Karar verme süreçlerine katkı koyarak , başarıyı artırabilirdi .

(src)="12"> Erabaki politiko txar edo geldotasun politikoaren aurrean , bitartekotza batean bilakatzen da , kalteen berri emanez eta gure jokaera berrazter dezagun eskatuz .
(trg)="12"> Siyasi ataletin ve kötü politikaların önünde aracı olup hasarı ölçen ve davranışlarımızı yeniden değerlendirmemizi isteyen birşeydi .

(src)="13"> Giza aurpegi jartzen die , urrunetik , euren inpaktu globalean , abstraktuak , ideologikoak edo monumentalak diruditen arazoei .
(trg)="13"> Mutat haber konularına insancıl bir yüz ekliyordu ve bu olmaksızın tüm konular soyut ideolojik veya küresel etkisi bakımından anıtsal görünebiliyordu .

(src)="14"> Oinarrian gertatzen dena , boterearen korridoreetatik urrun , herritar arrunt orori gertatzen zaie .
(src)="15"> Eta ulertu nuen argazkilaritza dokumentalak gertakizunak euren ikuspegitik interpretatzeko gaitasuna duela .
(trg)="14"> Gücün koridorlarından çok çok altta , yeryüzünde yaşananlar sıradan vatandaşların başına gelir , tek tek . ve anladım ki belgesel fotoğrafın olayları onların açısından anlatma yeteneği vardı .

(src)="16"> Hitza ematen die bestela hitzik edukiko ez luketen horiei .
(trg)="15"> Başka hiçbir şekilde ses sahibi olamayacaklara ses veriyordu .

(src)="17"> Eta , ondorioz , iritzi publikoa suspertzen du eta jendarteko eztabaidari bultzada ematen dio , horrela , interesdunek agenda guztiz kontrola dezaten eragotziz , haiek horixe lortzea nahiko luketen arren .
(trg)="16"> Ve bir tepki olarak , bir toplumsal fikri ateşliyor ve halka açık tartışmaya zemin hazırlıyordu , bu sayede konunun taraflarının gündemi tümüyle kontrol etmesinin ve istedikleri şekilde manipüle etmelerinin önüne geçiyordu .

(src)="18"> Garai hoietan heltzeak egiazko egin zuen gizarte aske eta dinamiko batek behar bezala funtzionatzeko informazio askearen jarioa guztiz beharrrezkoa duenaren kontzeptua .
(trg)="17"> O yıllarda olgunlaşmak şunu gerçek hale getirdi özgür bilgi akışı kavramı , dinamik ve özgür toplumun düzgün işlemesinde kesinlikle hayati önem taşımaktaydı .

(src)="19"> Prentsa , zalantzarik gabe , negozio bat da , eta bizirauteko negozio arrakastatsua izan beharra dauka , baina oreka egokia aurkitu behar da marketin kontuen eta kazetaritza- erantzukizunen artean .
(trg)="18"> Basın kesinlikle ticari bir iştir , ve hayatta kalmak için başarılı bir iş olmak zorundadır ancak pazar gereksinimleri ile gazetecilik sorumlulukları arasındaki doğru denge bulunmak zorundadır .

(src)="20"> Gizartearen arazoak ezin daitezke konpondu identifikatuak izan diren arte .
(trg)="19"> Toplumun problemleri , bir tanım konulana dek çözülemez .

(src)="21"> Maila gorenago batean , prentsa zerbitzu industria bat da , eta eskaintzen duen zerbitzua kontzientziazioa da .
(trg)="20"> Daha yüksek düzeyde , basın bir hizmet sektörü öğesidir , ve sunduğu hizmet farkındalıktır .

(src)="22"> Istorio guztiek ez dute zertan zerbait saldu behar .
(trg)="21"> Her hikaye bir şeyler satmak zorunda değildir .

(src)="23"> Emateko garai bat ere badago .
(trg)="22"> Bazı şeyleri de vermek gerekir .

(src)="24"> Hau da nik jarraitu nahi nuen tradizioa .
(trg)="23"> Benim izlemek istediğim gelenek buydu .

(src)="25"> Gerrak bertan zeudenei eragiten zizkien arrisku izugarriak ikusita eta argazki kazetaritza gatazkak konpontzeko tresna bat izan zitekeela jakinda , argazkilari izan nahi nuen gerra- argazkilari izan ahal izateko .
(trg)="24"> Savaşın içine karışan herkes için olağanüstü yüksek zorluklar yarattığını gördüğümde ve görsel gazeteciliğin çatışma yönetiminde gerçekten bir aktör olabileceğini anladığımda bir savaş fotoğrafçısı olabilmek için fotoğrafçı olmaya karar verdim .

(src)="26"> Baina berezkoa nuen sentimendu batek gidatzen ninduen gerraren benetazko aurpegia ezagutzera ematen zuen argazki bat , ia definizioz , gerraren aurkako argazki bat izango zela , alegia .
(trg)="25"> Bana yol gösteren güdü , savaşın gerçek yüzünü gösteren bir fotoğrafın aynı zamanda savaş karşıtı fotoğrafın tanımı olabileceğiydi .

(src)="27"> Azken 25 urteetan sartua egon naizen gertakizunen eta gatazken zeharreko ikus- bidaia batera eraman nahi zintuzketet .
(trg)="26"> Sizleri , son 25 yılda içine karıştığım bazı olayların ve konuların içinde bir görsel yolculuğa çıkarmak isterim .

(src)="28"> 1981ean , Ipar Irlandara joan nintzen .
(src)="29"> IRAko hamar preso , kartzela baldintzen aurkako gose- greba baten ondorioz hiltzear zeuden .
(trg)="27"> 1981´de Kuzey İrlanda 'ya gittim , 10 IRA mahkumu hapishanedeki koşulları protesto etmek üzere ölüm orucuna başlamışlardı .

(src)="30"> Erantzun gisa , kaleetan istilu larriak izan ziren .
(trg)="28"> Buna sokakların tepkisi şiddetli oldu .

(src)="31"> Ikusi nuen gaur egungo gerrak ez direla urrutiko gudu- zelaietan borrokatzen , jendea bizi den lekuetan baizik .
(trg)="29"> Modern savaşların ön cephelerinin izole edilmiş savaş meydanları değil , insanların yaşadıkları yerlerin tam ortasında olduğunu gördüm .

(src)="32"> 80ko hamarkadaren hasieran zehar , denbora luzea pasa nuen Erdialdeko Amerikan , zeina Gerra Hotzaren zatiketa ideologikoa
(src)="33"> lausotzen zuen gerra zibiletan murgilduta zegoen .
(trg)="30"> 80´lerin ilk yarısında Orta Amerika 'da çok zaman geçirdim , o zamanlar kıta iç savaşlarla çalkalanıyordu bu da Soğuk Savaş 'ın ideolojik bölünmesinden kaynaklanıyordu .

(src)="34"> Guatemalan , gobernu zentralak
(trg)="31"> Guetamala 'da merkezi hükümet

(src)="35"> -- europarren ondorengo zen oligarkia baten menpe zegoena --
(src)="36"> lur kiskaliaren taktika hasia zuen matxinada indigena baten aurka , eta Latinoamerikaren historia islatzen zuen irudi bat ikusi nuen :
(trg)="32"> Avrupa asıllı bir oligarşi tarafından kontrol ediliyordu ve asilere karşı acımasız bir kampanya yürütüyordu , ve ben Latin Amerika 'nın tarihini yansıtabilecek bir fotoğraf gördüm :

(src)="37"> Bibliaren eta ezpataren konbinazioaren bitartezko konkista .
(trg)="33"> İncil ve kılıç yoluyla fetih .

(src)="38"> Sandinisten aurkako gerrillari bat larriki zauritua izan zen
(src)="39"> Zero Komandantea Nikaragua hegoaldeko herri bat erasotzen ari zela .
(trg)="34"> Bir anti- Sandinista gerillası , Komutan Zero Güney Nikaragua 'ya saldırdığında ölümcül şekilde yaralanmıştı .

(src)="40"> Somozaren Guardia Nazionalaren tanke suntsitu bat monumentu gisa utzi zuten Managuako parke batean , eta ume baten energiak eta izpirituak transformatu egin zuen .
(trg)="35"> Somoza 'nın ulusal muhafızlarına ait parçalanmış bir tank
(trg)="36"> Managua 'daki bir parkta anıt olarak bırakılmıştı ve bir çocuğun enerjisi ve ruhuyla oyuncağa dönüşmüştü .

(src)="41"> Aldi berean , gerra zibila zegoen El Salvadorren , eta , berriro , populazio zibilak gatazkaren erdian aurkitu zuen bere burua .
(trg)="37"> Aynı zamanda , El Salvador 'da iç savaş hüküm sürüyordu , ve yine sivil nüfus çatışmanın tam ortasında kalmıştı .

(src)="42"> Palestinarren eta israeldarren arteko gatazkari buruz berri eman dut 1981etik .
(trg)="38"> İsrail - Filistin çatışmasını 1981´den bu yana çekiyorum .

(src)="43"> Hau bigarren intifadaren hasierako une bat da , 2000n , noiz harriak eta molotovak zeuden oraindik armada baten kontra .
(trg)="39"> Bu , ikinci intifada 'nın başlangıcından bir an , 2000 yılında bir orduya karşı hala sadece taşlar ve Molotof kokteylleri vardı .

(src)="44"> 2001ean , altxamendua borroka armatu bihurtu zen , eta gertakari larrienetariko bat errefuxiatu palestinarren kanpalekuaren suntsipena izan zen ,
(trg)="40"> 2001´de , ayaklanma silahlı çatışmaya dönüştüğünde en büyük olaylardan biri
(trg)="41"> Batı Şeria 'nın Jenin kasabasındaki

(src)="45"> Zisjordaniako Jenin herrian .
(trg)="42"> Filistin mülteci kampının yokedilmesiydi .

(src)="46"> Oinarrizko adostasun bat lortzeko borondate politikorik gabe , taktikaren eta kontrataktikaren tirabira etengabeak susmo txarra , gorrotoa eta mendekua dakartza soilik , eta indarkeriaren zikloa betikotzen du .
(trg)="43"> Politik dünyanın ortak zemin bulamadığı zamanlarda taktik ve karşı- taktiklerin sürekli sürtüşmesi sadece daha çok şüphe , nefret ve intikam duygusu yaratıyor ve şiddet halkasını uzatıyor .

(src)="47"> 90eko hamarkadan , Sobietar Batasuna desegin eta gero ,
(trg)="44"> 90´larda , Sovyetler 'in dağılmasından sonra

(src)="48"> Jugoslavia faila- lerro etnikoetan zehar puskatu eta gerra zibila piztu zen
(trg)="45"> Yugoslavya etnik sınır çizgileriyle bölündü ve iç savaş

(src)="49"> Bosnia , Kroazia eta Serbiaren artean .
(trg)="46"> Bosna , Hırvatistan ve Sırbistan arasında başladı .

(src)="50"> Hau etxez etxeko borrokaren une bat da , Mostarren , auzotarrak auzotarren aurka .
(trg)="47"> Bu Mostar 'da evden eve bir çatışma görüntüsü komşu , komşusuyla savaşıyor .

(src)="51"> Logela bat , jendeak une intimoak igarotzen dituen tokia , non bizitza bera sortzen den , gudu- zelai bihurtu zen .
(trg)="48"> Bir yatak odası , insanların mahremiyet paylaştıkları yer hayatın tohumlandığı yer , bir savaş alanı olmuştu .

(src)="52"> Serbiar artilleriak Bosnia iparraldeko mezkita bat suntsitu zuen eta gorputegi inprobisatu bezala erabili zuten .
(trg)="49"> Kuzey Bosna 'daki bir cami , Sırp topları tarafından yıkılmıştı ve derme çatma bir morga dönüştürülmüştü .

(src)="53"> Hildako serbiar soldaduak jaso zituzten bataila baten ondoren eta truke gisa erabili zituzten bosniar presoen edo gudan hildako bosniar soldaduen truke .
(trg)="50"> Ölü Sırp askerleri çatışmalardan sonra toplanıyor ve savaş esirlerinin takasında veya hayatını kaybeden Bosnalı askerlerin cesetlerinin geri alınmasında koz olarak kullanılıyordu .

(src)="54"> Hau parke bat izan zen behin .
(trg)="51"> Burası önceden bir parkmış .

(src)="55"> Gidatzen ninduen soldadu bosniarrak esan zidan bere lagun guztiak bertan zeudela orain .
(trg)="52"> Bana yol gösteren Bosnalı asker şimdi tüm arkadaşlarının burada yattığını söyledi .

(src)="56"> Aldi berean , Hegoafrikan ,
(trg)="53"> Aynı zamanda Güney Afrika 'da ,

(src)="57"> Nelson Mandela espetxetik atera eta gero , biztanleria beltzak apartheid- etik askatzeko azken fasea hasi zuen .
(trg)="54"> Nelson Mandela hapishaneden salıverildikten sonra , siyah nüfus ırk ayrımına son vermenin son adımını atıyordu .

(src)="58"> Kazetari bezala ikasi behar izan nuen gauzetariko bat nire amorruarekin zer egin izan zen .
(trg)="55"> Gazeteci olarak öğrendiğim şeylerden biri de öfkemi nasıl kontrol edeceğimi öğrenmekti .

(src)="59"> Erabili beharra nuen , bere energia bideratu , nire ikusmena itsutu beharrean argituko zuen zerbaitean bihurtu .
(trg)="56"> Onu kullanmak , enerjisini kanalize etmek , bir şeylere dönüştürmek zorundaydım vizyonumu köreltmek yerine , ancak bu açabilirdi .

(src)="60"> Transkein , Xhosa tribuaren heldutasunerako pasabide- erritu baten lekuko izan nintzen .
(trg)="57"> Transkei 'de , erkekliğe geçiş törenini izledim .
(trg)="58"> Xhosa kabilesinin .

(src)="61"> Gazteak isolaturik bizi ziren , gorputzak buztin zuriz estalita zituztela .
(trg)="59"> Ergen erkek çocukları , vücutları beyaz çamura bulanmış halde toplumdan kopuk yaşıyorlar

(src)="62"> Aste batzuk geroago , zuria garbitu eta gizonen erantzukizun guztiak hartu zituzten euren gain .
(trg)="60"> Bir kaç haftadan sonra , çamuru yıkayıp erkek olmanın tüm sorumluluklarını alıyorlar

(src)="63"> Hegoafrikako aurpegia aldatzen ari zen borroka politikoaren ikur zirudien erritual zaharra zen .
(trg)="61"> Bu çok eski bir gelenekti ve Güney Afrika 'nın yüzünü değiştiren politik mücadeleyi çok iyi özetliyordu .

(src)="64"> Soweton , umeak tranpolin batean jolasean .
(trg)="62"> Soweto 'daki çocuklar trambolinde oynuyorlar .

(src)="65"> Afrikako beste toki batzuetan gosetea zegoen .
(trg)="63"> Afrikanın başka bir yerinde açlık vardı .

(src)="66"> Somalian , gobernu zentrala kolapsatu eta klanen arteko gerra piztu zen .
(trg)="64"> Somali 'de , merkezi hükümet çöktü ve klanlar arasında savaş patladı .

(src)="67"> Nekazariak euren lurretatik bota zituzten eta uztak eta abereak suntsituak edo lapurtuak izan ziren .
(trg)="65"> Çiftçiler topraklarından sürüldü ve ekinler ve stoklardaki bakliyat yokedildi veya çalındı .

(src)="68"> Gosetea suntsipen handiko arma gisa erabili zen , primitiboa baina izugarri eraginkorra .
(trg)="66"> Açlık , bir kitle imha silahı olarak kullanılmaya başlanmıştı , ilkel , ama çok etkili .

(src)="69"> Ehundaka mila pertsona sarraskituak izan ziren , astiro eta era oso mingarrian .
(trg)="67"> Yüz binlerce insan öldü , yavaş yavaş ve acı çekerek .

(src)="70"> Nazioarteko komunitateak laguntza humanitario zabala eskainiz erantzun zuen , eta beste ehundaka mila pertsonaren biziak salbatu zituen .
(trg)="68"> Uluslararası toplum büyük bir insani yardım kampanyası ile yanıt verdi ve yüzbinlerce hayat kurtuldu .

(src)="71"> Amerikar tropak bidali zituzten kargamenduak babesteko , baina liskarrean nahastuak bukatu zuten , eta Muqdishoko bataila zoritxarrekoaren ondoren , erretiratu egin zituzten .
(trg)="69"> Amerikalı askerler yardım sevkiyatlarını korumak için gönderildi , ancak çatışmanın içine çekildiler ve Mogadishu 'daki trajik çatışmalardan sonra geri çekildiler .

(src)="72"> Hego Sudanen , beste gerra zibil batean , gosetea berriro ere erabili zen genozidio tresna gisa .
(trg)="70"> Güney Sudan 'da , başka bir iç savaş açlığın benzer bir kullanımına bir soykırım aracı olarak sahne oldu .

(src)="73"> Beste behin , nazioarteko GKEak , NBEren babespean elkarturik , itzelezko laguntza operazio bat burutu zuten eta milaka bizitza salbatu zituzten .
(trg)="71"> Yeniden , uluslararası STK 'lar BM çatısı altında birleşerek büyük bir yardım kampanyası düzenlediler ve binlerce hayat kurtuldu .

(src)="74"> Lekuko bat naiz , eta nire testigantza zintzoa eta zentsura gabea izatea nahi dut .
(trg)="72"> Ben bir tanığım , ve tanık olarak verdiğim ifademin dürüst ve sansürsüz olmasını istiyorum .

(src)="75"> Sendo eta elokuente ere izan nahi dut , eta ahalik eta ongien islatzea argazkia ateratzen ari natzaien pertsonek jasandakoa .
(trg)="73"> Aynı zamanda güçlü ve berrak bir dile sahip olmasını istiyorum ve fotoğrafladığım insanlara olabildiğince adalet getirmesini ...

(src)="76"> Gizon hau GKE baten elikadura zentroan zegoen , eman ahal zioten beste laguntza jasotzen .
(trg)="74"> Bu adam bir STK 'nın beslenme merkezindeydi ve görebileceği maksimum düzeyde yardım görüyordu

(src)="77"> Ez zeukan ezer , literalki .
(trg)="75"> Kelimenin tam anlamıyla hiç bir şeyi yoktu .

(src)="78"> Eskeleto bat zen kasik , baina oraindik gai zen mugitzeko behar zituen kuraia eta borondatea biltzeko .
(trg)="76"> Sanal bir iskeletti ancak yine de hareket edecek cesareti ve isteği kendinde toplayabiliyordu .

(src)="79"> Ez zegoen etsita , eta berak ez bazuen etsi , nola pentsa zezakeen beste edonork itxaropena galtzea ?
(trg)="77"> Vazgeçmedi , ve eğer o vazgeçmediyse dünya üzerinde kim umudunu kaybetmeyi düşünebilir ki ?

(src)="80"> 1994an , Hegoafrikako hauteskundeei buruz hiru hilabetez berri eman eta gero ,
(trg)="78"> 1994´te , Güney Afrika seçimlerini izledikten üç ay sonra ,

(src)="81"> Nelson Mandelaren inbestidura- ekitaldia ikusi nuen , eta sekula ikusi nuen gauzarik bizigarriena izan zen .
(trg)="79"> Nelson Mandela 'nın yemin törenini gördüm , ve şimdiye kadar yaşadığım en ilham verici olay buydu .

(src)="82"> Gizateriak eskaintzeko duen onenaren adibide zen .
(trg)="80"> İnsanlığın sunabileceği en iyi şeylerin hepsine örnekti .

(src)="83"> Hurrengo egunean Ruandarantz abiatu nintzen , eta infernuranzko igogailu azkarra hartzea bezala izan zen .
(trg)="81"> Sonraki gün Ruanda için yola çıktım , ve bu cehenneme doğru hızla inen bir asansöre binmek gibiydi .

(src)="84"> Gizon hau hutuen heriotza kanpaleku batetik askatu berria zen . denbora luzez utzi zidan berari argaziak ateratzen , eta bere aurpegia argirantz bueltatu ere egin zuen , nik hobeto ikustea nahiko balu bezala .
(trg)="82"> Bu adam , bir Hutu ölüm kampından yeni salıverilmişti .
(trg)="83"> Onu uzun süre fotoğraflamama izin verdi , ve yüzünü ışığa bile döndü sanki onu daha iyi görmemi istiyormuş gibi .

(src)="85"> Uste dut bazekiela bere aurpegiko orbainek zer esango zioten munduari .
(trg)="84"> Sanıyorum , yüzündeki yaraların dünyaya ne söyleyebileceğini biliyordu .

(src)="86"> Honako honetan , agian Somaliako hondamendi militarragatik nahasturik edo uzkurturik , nazioarteko komunitateak ez zuen ezer egin , eta 800 . 000 pertsona inguru sarraskitu egin zituzten beraien aberkideek eurek -- batzuetan euren auzokideak --
(trg)="85"> Ancak bu sefer , Somali 'deki askeri felaketten cesareti kırılmış uluslararası toplum sessiz kalmayı tercih etti , ve 800, 000 civarında insan katledildi

(src)="87"> laborantza tresnak arma bezala erabilita . agian zerbait ikasi zutelako
(trg)="86"> - hem de kendi yurttaşları tarafından , -- bazen de komşuları -- çiftçilikte kullanılan araçlar silah olarak kullanılarak .

(src)="88"> Bosniako gerrari emandako erantzun ahulaz eta Ruandako porrotaz ,
(trg)="87"> Belki de Bosna 'da yaşanan savaşa verilen zayıf tepkiden ve Ruanda 'daki başarısızlıktan ders çıkarmış olarak

(src)="89"> Serbiak Kosovo erasotu zuenean , nazioarteko erantzuna askoz ere tinkoagoa izan zen .
(trg)="88"> Sırbistan Kosova 'ya saldırdığında , uluslararası eylem çok daha kararlı geldi .

(src)="90"> NATOren indarrak erasoan sartu , eta serbiar armada erretiratu egin zen .
(trg)="89"> NATO güçleri girdi ve Sırbistan geri çekildi .

(src)="91"> Etnia albaniarreko pertsonak erail egin zituzten , euren landetxeak suntsitu eta pertsona kopuru ikaragarri bat erbesteratua izan zen .
(trg)="90"> Etnik Arnavutlar öldürüldü , çiftlikleri yokedildi ve çok fazla sayıda insan zorla göç ettirildi .

(src)="92"> GKEek Albanian eta Mazedonian egokitutako errefuxiatu kanpalekuetan hartu zituzten .
(trg)="91"> Arnavutluk ve Makedonya 'da STK´lar tarafından kurulan mülteci kamplarına yerleştirildiler .

(src)="93"> Bere etxe barruan bertan erre zuten gizon baten aztarna .
(trg)="92"> Kendi evinin içinde yakılan bir adamın izi .

(src)="94"> Irudiak haitzuloetako margo bat gogorarazi zidan , eta oraindik jokabide askotan zein primitiboak garen islatu zuen .
(trg)="93"> Bu fotoğraf bana bir mağara resmini hatırlatıyor , ve bazı yönlerden hala ne kadar ilkel olduğumuzu düşündürüyor .

(src)="95"> 1995 eta 1996 artean , Txetxeniako lehen bi gerrei buruz berri eman nuen Grozny barnetik .
(trg)="94"> 1995 ile 96 arasında Çeçenistandaki ilk iki savaşı
(trg)="95"> Grozni 'den bizzat görüntüledim .

(src)="96"> Hau txetxeniar errebelde bat da , errusiar armadaren kontrako fronte lerroan .
(trg)="96"> Bu ön cephede Rus ordusuna karşı savaşan bir Çeçen milis .

(src)="97"> Errusiarrek asteetan zehar etengabe bonbardatu zuten Grozny , batez ere , oraindik bertan harrapatuta zeuden zibilak erailez .
(trg)="97"> Ruslar Grozni 'yi haftalarca bombaladı ve kentte kalan çok sayıda sivili öldürdüler .

(src)="98"> Bertako umezurztegi bateko haur bat aurkitu nuen fronte lerroan noraezean zebilela .
(trg)="98"> Yetimhaneden bir çocukla karşılaştım , ön cephede dolanıyordu .

(src)="99"> Nire lana ia guztiz gerrei buruzkoa izatetik gizarte arazo larrietan ere arreta jartzera pasa da .
(trg)="99"> Yaptığım işler , sadece savaşa odaklı olmaktan , kritik sosyal konulara da kaymaya başladı .

(src)="100"> Ceaucescuren erorialdiaren ondoren , Errumaniara joan nintzen eta umeentzako gulag baten antzeko bat aurkitu nuen , non milaka umezurtz Erdi Aroko baldintzetan mantentzen zituzten .
(trg)="100"> Çavuşesku 'nun devrilmesinden sonra Romanya 'ya gittim , ve bir tür çocuk islahevi keşfettim , burada binlerce yetim kötü koşullarda tutuluyordu .

(src)="101"> Ceausescuk kuota bat inposatu zuen familia bakoitzak produzitu beharreko ume kopuruari buruzkoa , horrela , emakumeen gorputzak estatuaren politika ekonomikoaren tresna bihurtuz .
(trg)="101"> Çavuşesku her bir ailenin yapabileceği çocuk sayısına bir kota koyduğundan kadınların vücutları devletin ekonomik politikasının bir enstümanı haline gelmişti .

(src)="102"> Familiek mantendu ezin zituzten umeak gobernuaren umezurztegietan hazten ziren .
(trg)="102"> Aileleri tarafından bakılamayan çocuklar hükümet yetimhanelerinde büyütülüyordu .

(src)="103"> Sortzetiko malformazioak zituzten umeak sendaezintzat jotzen zituzten , eta biziarteko konfinamendua jasaten zuten baldintza krudeletan .
(trg)="103"> Doğum sırasında sakat kalan çocuklar tedavi edilemez olarak algılanıyor ve tüm hayatını insanlık dışı koşullarda geçiriyordu .

(src)="104"> Salaketak agertu ahala , berriro , nazioarteko laguntza heldu zen .
(trg)="104"> Raporlar gelmeye başlayınca , yine uluslararası yardım devreye girdi .