سنڌيڪار قربان علي چنا
RASHOMON Ryunosuke Akutagawa'nın "Meyva Bahçesinde" adlı eserinden esinlenilmiştir.


مونکي قطعي سمجھ ۾ نه ٿو اچي.
Anlamıyorum... Hiç anlayamıyorum.

ڇا ڪجي؟
Bir türlü anlayamıyorum.

ڇا ڳاله آ؟
Mesele nedir?

توکي ڇا سمجھ ۾ نه ٿو اچي؟
Neyi anlayamıyorsun?

مان اهڙي عجيب ڪهاڻي ڪڏهن ناهي ٻُڌي.
Hiç böyle tuhaf bir öykü duymamıştım.

تون ڪجھ ٻُڌائين ڇو نه پيو؟
Niye bana da anlatmıyorsun?

اسان جي درميان هڪ عقلمند پادري موجود آهي.
Bak sen! Aramızda bir de rahip varmış!

ان کان علاوه "ڪيوميزو" مندر جي ناليواري پادريءَ به ان جهڙي هڪ عجيب ڪهاڻي ٻُڌي آهي.
Kiyomizu Tapınağındaki o meşhur rahip bile bugüne kadar hiç böyle bir öykü duymamış.

ڇا توکي ان "عجيب ڪهاڻي" جي ڪا خبر آهي؟
Ee, sen bu tuhaf öyküyle ilgili birşeyler biliyor musun?

هن شخص ۽ مون سڀ ڏٺو ۽ ٻُڌو آهي.
Bu adam ve ben, bizzat görüp dinledik.

ڪاٿي؟
- Nerede?

ڪچهري واري باغ ۾.
- Mahkeme binasının bahçesinde.

ڪچهري واري باغ ۾؟
Mahkeme mi?

اتي هڪ قتل ٿيل ماڻهو مليو.
Bir adam öldürülmüştü.

هڪڙو ماڻهو؟
Bir tane mi?

پوء ڇا ٿيو؟
Ne olmuş?

هن گيٽ جي مٿان ئي توکي ستن کان اٺ لاوارث ماڻهن جا لاش ملندا.
Şu yolun sonuna git, en az 5-6 ceset bulursun.

تون ٺيڪ پيو چئين.
Haklısın.

جنگ، زلزلو، هوائون، بُک، بيماري...
Savaş, deprem, fırtına yangın, kıtlık, salgın hastalık...

ڏينهون ڏينهن رڳو نيون مصيبتون.
Yıllar geçtikçe felaketlerden başka birşey olduğu yok.

ڪا رات ڌاڙيلن کان خالي ناهي.
Ve her gece haydutların saldırılarına maruz kalıyoruz.

مون بيشمار ماڻهو ڪِيڙن جيان مرندي ڏٺا آهن. پر مون هن جهڙي ڀيانڪ ڪهاڻي ڪڏهن ناهي ٻُڌي.
O kadar çok insanın acımasızca öldürülüşüne şahit oldum ama bu öyküdeki gibi korkuncunu hiç duymamıştım.

سڀ کان ڀيانڪ.
Evet, çok korkunç.

هاڻي... مونکي انسان جي روح تي به ويساھ ناهي رهيو...
Bu sefer insanlığa olan inancımı galiba kaybedeceğim.

اهو سڀ ڌاڙيلن، بيمارين، بک، باھ ۽ جنگ کان به بدتر آهي.
Bu, haydutlardan da, salgın hastalıklardan da kıtlıktan da, yangından da, savaştan da beter bir durum.

پادري هيڏي ڏس.
Bir bakıver Rahip.

تبليغ کي ختم ڪر.
Bu kadar vaaz yeter!

مان بارش ۾ بيٺل هجان ها ته ڪهاڻي مزو ڏئي ها.
Anlattıkların ilginç elbette, en azından yağmurdan korunurken.

ها، جيڪڏهن بارش ختم ٿي ته مان تنهنجي تبليغ ٻڌندس.
Ama canım vaaz dinlemek istese bile yağmurun sesini tercih ederim.

ڳاله ٻُڌ.
Kesmeden dinle.

ٿي سگھي ٿو تون ان جو مطلب سمجھائي سگھين.
Belki sen, ne anlama geldiğini bana anlatabilirsin.

مونکي اهي ٽئي ڳالهيون سمجھ ۾ نه ٿيون اچن.
Şu üçünün de ne anlama geldiğini anlayamıyorum.

ڪهڙيون ٽي؟
- Hangi üç?

– ها –. مان توکي ٻڌايان ٿو.
- Şey konuyu anlatayım en iyisi.

صبر ڪر، آرام سان ٻُڌاء.
Acele etme ve tane tane anlat.

لڳي ٿو بارش جلدي ختم نه ٿيندي.
Zaten yağmur da hemen dinecek gibi gözükmüyor.

"رشومن"
. : R A S H O M O N : .

ٽي ڏينهن اڳي جي ڳاله آ.
Üç gün önceydi.

مان جبلن ڏانهن ڪاٺيون ڪرڻ لاء ويس.
Odun kesmek için dağa gitmiştim.

مان تيز ڊوڙيس ته جيئن جلدي پوليس کي ٻڌائي سگھان.
Zaptiyelere anlatmak için en son hızımla koştum.

ٽن ڏينهن کان پوء، اتي مونکي گواهي ڏيڻ لاء گھرايو ويو.
Akabinde, 3 gün sonra... bugün... Şahitlik etmem için çağrıldım.

ها، اهو درست آهي.
Evet, doğru.

مان ئي اهو پهريون ماڻهو آهيان جنهن لاش ڏٺو.
Cesedi ilk bulan bendim.

مطلب مونکي ڪا تلوار يا اهڙي شيءِ نظر آئي؟
Kılıç veya başka birşey gördüm mü?

نه، مون اهڙو ڪجھ نه ڏٺو.
Hayır, hepsi bu.

بس عورت جو ٽوپ ٽاريءَ ۾ لڙڪندو نظر آيو. ۽ هڪ سپاهيءَ جي ٽوپي به نظر آئي.
Sadece dikenlere takılmış bir kadın şapkası ve çiğnenmiş bir samuray başlığı.

لاش ويجھو رسيءَ جا ڪپيل ٽڪرا به مليا. ۽ ٻيو پنن ۾ هڪ تعويذن جي چمڪندڙ دٻي ملي جنهن تي ڳاڙها ليڪا نڪتل هئا.
Cesedin yanında bir parça ip ve biraz ötesinde de kırmızı astarlı bir muska muhafazası vardı.

بس مونکي اهي ئي شيون نظر آيون.
Bütün gördüğüm buydu, evet.

مان مقتول سان موت کان اڳ مليو هئس.
Maktül ile önceden tanışmışlığım vardı.